Sevgili hiniskultur okuyucuları; Hemen hemen her bayramda söylenir.. Nerde O eski Bayramlar.. Nedendir bilinmez ama her insan çocukluğundaki bayramlarda aldığı hazzı unutamaz.. Bir türlü yaşadığımız bayramlardan, geçmiştekilerin o inanılmaz mutluluk hazzını çıkaramıyoruz. Acaba neden? Ekonomik nedenlerden dolayı mı? Manevi atmosferden mi? Daha evrensel düşünürsek, İslam dünyasının içler acısı halinden mi? Binlerce soru sıralamak mümkün. Hepsinin etkisi var mutlaka. Ama hiçbirisi 'acaba' sorusuna aradığımız tam cevap değil. Hep merak edilir. O eski bayramlarda ne vardı da şimdi ne yok diye. Şöyle dönüp geriye baktığımızda ne görüyoruz? Galiba en başta geçim sıkıntısı. Bugün 30 yaşından büyük olanlar için, çocukluk yılları ekonomik refahın dip yaptığı dönemler. Türkiye'de fakirlik ve yokluk kol geziyor. Duvarlarda gaz lambası. Sokaklarda ekmek, çay, şeker ve tüp kuyrukları. Belde yamalı pantolonlar ve ayaklarda yamalı çoraplar! Yiyecek ekmek yok. Memleket iki sente muhtaç. Tam anlamıyla sefalet ve yoksulluğun yaşandığı yıllar. Ama ne hikmetse, bayram gelince unutulup gidiyor, hepsi. Farklı bir hissiyat ve heyecan kaplıyor insanı. Yoksulluk ve yokluk, birden berekete dönüşüyor. Eski bayramların tadı, herkesin dilindedir. Unutulmayan birkaç kare, birkaç anı mutlaka vardır. Hepsinin ortak noktası ise, çocukluk dönemine ait olması. İşte birkaç örnek. Arife günündeki alışveriş telaşı, çocuklukta bir başkadır. Nedense bayramlık giysiler hep o gün alınır. Eski bayramların unutulmazıdır. Yine bayram için hazırlanan iri köfteler (içli köfte), börekler, tatlılar.. Özellikle gece yatarken, başucuna koyup o bayramlıklarla sabahlamak. Belki bayramın asıl manasıdır, bu tatlı uyku. Hele sabahleyin kalkınca, gözlerini açınca ilk gördüğü şeyin dün sevincini yaşadığı bayramlık olması. Tarif edilemez bir mutluluktur Lastik veya naylon ayakkabılar yerine kundura giymek farklı bir heyecan katardı bayramlara.. Hiç yorulmadan en ücra köşeye kadar gidilir, şeker poşetini doldurmak için. Kaliteli şeker veren evlerin kapıları ikinci kere kapısı çalınırdı.. Ailece gidilen bayram ziyaretlerinin tadı ise bambaşkadır. Her gidilen evde mutlaka yemek sofrası kurulur. İster aç ister tok olun fark etmez. Sofrada börek iri köfte, kavurma, pirinç pilavı ve üzüm hoşafı ise olmazsa olmazlardandı.. Bin bir zahmetle hazırlanan ev yapımı nefis cevizli baklava finaldedir. Velhasıl eskiden bayramlarda kardeşlik vardı, arkadaşlık vardı, komşuluk vardı.. Bayram namazlarında camide yer bulabilmek için erkenden gidilirdi. Bu bayram mahallemiz camisinde aynı heyecan ve kalabalık yoktu. Sait hoca bunu vaazına bile taşıdı.. Gittiğim ziyaretlerde sofralar yoktu.. Binbir zahmetle hazırlanan tatlıların yerini hazır tatlılar almış, Kısacası dostlar, eski bayramları arar olduk.. Şimdilerde bayram kutlamaları bugün başladı.. Şuan işyerindeyim ve gelen mesai arkadaşları geçmiş bayramınız mübarek olsun diyor.. Bayram sabahı gurbette olan büyükler aranır, küçüklerin araması beklenir.. Bu bile değişti.. Büyükler aranmaz, küçükler aramaz oldular… Kısacası tadı bayramlarda değil kendimizde aramak lazım. Çocukluğun verdi safiyette. Onun getirdiği küçük şeylerden büyük mutluluklar çıkarabilme yeteneğinde. Bende günümüze ayak uydurup geçmiş bayramınız mübarek olsun diyorum...