Ahiret korkusu, rahatını sevecek ve dünya nimetlerini arzu edecek bir yapıda yaratılmış olan insanı bu uğurda işleyeceği suçlar konusunda caydırıcı bir unsurdur.
Çünkü menfaati için her türlü sorumsuz davranışta bulunabilecek yapıdaki insan ancak bir mükafat ve ceza yurdu'nun varlığı sayesinde kendisini denetleyebilmekte, böylece dünya yaşamındaki kötülüklerin artış hızı bir parça da olsa frenlenmektedir.
Ahiret korkusunun hiç olmadığı bir dünyadaki fesadın, kargaşanın, düzensizliğin hayali bile korkunçtur.
Kendisine doğru yol gösterilmesine karşılık, insan, bu dünyada tam olarak özgür bırakılmıştır. Dolayısıyla insanlardan bazısı imanı, bazısı küfrü, bazısı da şükrü veya nankörlüğü tercih etmektedir.
Mantıki olarak düşünüldüğünde, tam bir serbesti içinde yapılan bu tercihlerin mutlaka mükafat ya da ceza şeklinde karşılık bulması gerekmektedir. Bu karşılıkların verileceği yer ahirettir.
İnsanın yaptıklarının tam karşılığını bu dünyada aldığını söylemek mümkün değildir. Zira birçok iyi davranış görülmediği veya görmezden gelindiği için karşılıksız kalır, birçok iyi kimse de hiç suçu yokken zulme uğrar, suiistimale maruz kalır.
Oysa adalet, karşılıkların tam olarak alınmasını gerektirir. O halde, yapılan zerre kadar bir hayır ve şerrin bile ihmal edilmediği, kesin adaletin sağlandığı bir başka dünya daha olmalıdır.
İşte, bu dünya ahiret yurdudur ve orada bütün ameller, Hakimler Hakimi,Adiller Adili Allah tarafından karşılıklandırılacak, böylece hakk yerini bulmuş olacaktır.!!!
Hakkı'yla Kur'anı öğrenip hayatına uygulayan biri olmayı Rabbim'den Niyaz Ediyorum.