Siyaset, teknik manada toplumu ıslah ve imar etme sanatıdır. Siyaset kurumu ise doğası gereği değişim halindeki toplumun ihtiyaç ve taleplerini tespit etmek ve çözmek için vardır. Yeryüzünde hiçbir toplum sabit ve statik değildir. Tüm toplumlar, tarih boyunca hem maddi hem manevi yönleriyle değişim ve dönüşüm içinde olmuştur.
Günümüz toplumlarının değişim hızı, eskiye nazaran çok daha akışkan, sert ve tahrip edici boyutlara varmıştır.
Özellikle 21.yüzyılda hayatımıza giren internet teknolojisi ve sosyal medya platformları, 20.yüzyılın sonlarından itibaren bazı filozofların ve politik düşünürlerin kullanmaya başladığı globalizm (küreselleşme) kavramının ne olduğunu, mahiyetini ve karakterini bugün daha iyi anlamaya başladık.
Anlamaya başladık, çünkü bu baş döndürücü süreci bizatihi yaşıyoruz.
Artık akşamları oturup aile meclislerinde çocuklarına geleneksel fıkra ve masallar anlatan kuşaklar yok…
Ne var peki?
Ellerindeki akıllı telefonla, kimi sosyal medya platformlarında eğlence arayan, kimi de dünyanın ücra köşelerinde farklı kültürleri izleyen, başka şehirlerdeki insanlarla tanışan, başka şehirlerde yöneticilerin faaliyetlerini olumlu-olumsuz gören ve kendi şehrindeki yönetimle karşılaştıran bireyler vardır. Kabul edelim etmeyelim, bu değişim trendi her yerde eşzamanlı ve benzerdir; tüm yerleşik kabullerimizi yıkmaya devam ederken, kendi normlarını da dayatmaya devam ediyor.
Denilebilir ki, 21 yıldır Türkiye’yi aynı iktidar yönetiyor. Bu itiraz biçimsel olarak doğrudur, özünde yanlıştır. Zira 21 yıl önceki Akparti ile bugünkü Akparti aynı değil. Siyaset tarzı ve siyasetçi profilleri başta olmak üzere toplumsal ve politik aktörlerle ilişkisi ve iletişimi büyük ölçüde farklılaşmış bir partidir. İlk kurulduğunda özgürlükleri merkeze alan, toplumun değişim taleplerini eksene alan birpartiydi. Zaman içinde çevrenin özgürlük ve adalet taleplerini merkeze taşıyan Akparti, 15 Temmuz darbe girişiminden sonra merkezde konumlamanın gereği olarak statükocu yeni yönetim ve devlet
anlayışına evirildi. Yerel yönetimlerde hizmet bağlamında konuya bakarsak dün olduğu gibi bugün deAkparti’de siyaset yapanlar daha rahat ve elleri güçlü şekilde hizmet üretebilirler. Ne yazık ki güçlü bu iktidar döneminde bile Hınıs henüz istediği hizmetlere ve hak ettiği standartlara ulaşamamıştır. Aksine, son 20 yılda bir çok yönden geriye düşmüştür.
Bunun birden çok nedeni vardır:
Birincisi, Erzurum merkezli negatif ayrımcılık siyaseti…
Bu siyaset anlayışı, güney ilçelere az pay verip ama çok şey bekleyen bir siyaset anlayışıdır. Gayrı adil ve gayri ahlaki bir tutumdur. Mesela, milletvekili seçimlerinde son sıraları genelde güney ilçeleri temsil etmek isteyen adaylara önermeleri, bahsettiğim anlayışla ilgilidir. Buna, bizim siyasetçilerin de payı vardır. ‘’Bana listede yer vermezseniz HDP alır veya HDP vekil çıkarır.’’ vs. Oysa aynı gerekçeler kuzey ilçeleri için hiç gündem bile olmaz. Oralar için de ‘’MHP milletvekili çıkarmasın diye listenin kritik yerlerine, oraya hitap eden adayları koyun’’ söylemini esas alan bir siyaset gördünüz mü?
O halde mesele bahsini ettiğim gibi bizim bölge için son yüzyılda oluşturulmuş bir negatif algıdan türeyen bir politik anlayıştan kaynaklanıyor. Bu birinci nedenidir.
İkincisi, almamız gereken hizmetler konusunda da bölgemizi şimdiye kadar temsil eden politikacılar, en uygun şartlarda bile Erzurum merkezli bu politik yaklaşımın yanlışlığını aşacak veya bu yaklaşımı engel olmaktan çıkaracak şekilde bir argüman geliştiremediler. Alternatif bir siyaset tarzıgeliştiremediler. Onlar da ‘küçük olsun benim olsun’ anlayışıyla hareket ettiler.Zira Erzurum merkezli politik anlayış için Hınıs’ta tabela önemli… Tekman yolunun 25 yıldır neden bir türlü bitmediğini kimse dert edinmez. Başköy barajı hele şükür 30 yıl sonra tamamlanabildi. O da bölgeye ne katacak bu anlayışla belirsiz. Zira siyaset, başta da bahsettiğimiz üzere bir vizyon, ıslah ve imar faaliyetidir. Yani günümüzde bir şehri kalkındırmak için planlama yapabilmeli ve hizmet
üretebilmeli. Hizmet üretmek için de strateji geliştirmek, bundan önce vizyon koymak, proje yapabilmek ve kaynak sağlamayı bilmek gerekir. Hasılı kelam, nitelikli aday veya adaylar gerekli.
Bütün bunlar için öncelikle siyaset kültürümüzün değişmesi gerekiyor. Siyaseti, toplum adına belirli çıkar grupları ve salt ait olduğumuz aile menfaatleri için yapmayı alışkanlık haline getirmişsek ve hep bunu anlıyorsak, kimse kusura bakmasın ama yüz yıl daha geçse Hınıs’ta değişen bir şey olmayacaktır.
Sürekli göç, azalan nüfus ve insan kaybının olduğu yerde gelişme olmaz. Böyle bir bölgenin verimli toprakları ve konumu altın da olsa büyüyemez, müreffeh olamaz. Sosyal yapısı görece değişse dealışılagelen zihniyet kalıpları ve merkezi siyaset tarzının yaklaşımı aynı kaldığı sürece Türkiye’nin ikinci yüzyılında da Hınıs için değişen bir şey olmayacaktır. Bu yüzden ‘ben’ veya benim ailem anlayışından hızla uzaklaşıp ‘biz’ ve bizim ilçemiz gibi toplumsal sorumluluk duygusunu esas alan ve herkese
kazandıracak bir siyaset kültürüne geçiş yapmalıyız. Yoksa bu ahvalle hepimiz gelecekte telafisi imkansız bir kaybın nedeni oluruz.
Üçüncüsü, siyasetin yerelde ailecilik algısına mahkum edilmesidir. Bu siyaset tarzı Hınıs ve bizim doğuda birkaç ilçe hariç Türkiye’nin hiçbir yerinde kalmadı. ‘’Efendim, falan aile desteklemezse Akparti kazanamaz’’ söylemi salt bir algıdan ibarettir. 2014 seçimlerini buna örnek gösterilmesi de yanlıştır. Zira o konjöktür çok özeldi. HDP adayı kim olursa olsun o dönem kazanırdı. Buna rağmen,Sabahattin Hoca çok iyi bir oy almıştı. (Allah rahmet eylesin)Toparlarsak… Akparti’nin ilk dönemi hariç Hınıs arzu ettiği ve istediği hizmete ulaşamadı. 2009 seçimleri kırılma noktasıydı. 2014 seçimlerinde HDP özel bir konjöktürün etkisiyle kazandı.Öyle ki, 2009’da ben ve bazı arkadaşlarım, bir Pazar günü HDP miting yaparken çarşıda olduğumuz
için (mitingde değil) bize soruşturma açan dönemin emniyeti ve savcıları 2014’te HDP’nin kazanmasını istiyordu. Malumdur ki bunların çoğu 15 Temmuz’dan sonra ihraç edilmiştir. 2018’de konjöktür bu sefer HDP aleyhine idi, yani rüzgar tersine döndüğü için Akparti kazandı. Elbette HDP adayının tanınmayan ve tamamen ideolojik siyasetin muhafazakar bir topluma dayatılmasının da etkisi vardı. Bu dönem daha rahat ve demokratik bir seçim olabilir. Haliyle her türlü sonuca açık…
Çünkü bu seçimler üzerinde Akparti’nin İstanbul seçimlerini kazanma hedefi, bir de genel siyasette görece bir yumuşamanın etkisi olacaktır.
Sonuç olarak..
Son 20 yılda, yerel hizmetler ve kalkınma babında ilçemize siyasetin bir katkısı olmadıysa, bunun kuşkusuz başta gelen nedeni siyasetçilerimizin genel manada beceriksizliği veya yetersizliğidir.
Yeni dönemde yeni siyasetçilerimiz, milletvekillerimiz ve yeni aday adaylarımız vardır. Bakalım, alışılagelen Erzurum merkezli siyaset tarzıyla baş edebilecekler mi?
Kadim ilçemizin ihtiyacı olan farklı bir siyaset tarzını ve çıkış yolunu aralayabilecekler mi?
İzliyorum hepiniz gibi. İzleyip göreceğiz nasipse…
Selametle.