İnsanoğlu hayatın her aşamasında değişime ihtiyaç duymuştur. Gerek günün koşullarının getirmiş olduğu ihtiyaç, gerekse konjektürel durumun insanoğluna dayattığı zorlamalar; bilimin, teknolojinin her geçen gün hızlı bir şekilde gelişmesi, bu ihtiyacı daha da zorunlu hale getirmiştir. İşte bu nokta da yıllar önce kurduğumuz “Hınıs Kültür” sitesinin yetersiz kaldığı, daha bölgesel ve ulusallığa doğru bir yol almamız gerektiğini düşündük. Bu anlamı ile yeni bir tasarım ve yeni bir yazar kadrosuyla daha geniş kesimlere hitap etmeyi hedeflediğimiz bir oluşum içine girdik. Ayrıca; entelektüel birikimiyle sitemize büyük katkı sunan Sayın İlhami IŞIK ve Sayın Veysel YENİGÜL beye ,Hınıs'ın tarihini ve kültürünü bizlere aktaran ve bu anlamda ziyadesiyle donanıma sahip olan Sayın REVZEN'e teklifimizi kabul ettikleri için teşekkür ederim.
Sitemizin kuruluşunda söylediğimiz gibi sanattan doğaya, spordan kültüre, hukuktan felsefeye, tıptan tarihe, yöre sorunlarından ülke ve dünya sorunlarına her alanda söyleyecek sözü olan herkesi sitemize davet ediyoruz. Sitemizin her türlü görüş ve düşünceye açık olduğunu ve her düşünceden yazar arkadaşlarımızın olduğunu ve bu durumun sitemiz için bir zenginlik olduğunu söylemekten mutluluk duyuyorum.
Efendim; yıllarca gazete ve televizyonlar da bilinçaltımıza yerleştirilen marka hastalığını ne zaman ki gıda işiyle uğraşmaya başlayınca, yoğurdun normal şartlarda 7 gün sonra ekşimeye başlayıp, 10 gün içinde küflenmesi gerekirken, içine birtakım kimyasallar katarak raf ömrünü 30 güne çıkardıklarını, ya da jelatin kullanarak yoğurdun katılaşmasını sağlayan, ya da normal şartlarda sert bir peynirin 2 yıl içinde olgunlaşması gerekirken bunun içine bazı kimyasallarla, yurtdışından getirdikleri bazı mayaları katarak 3 ay içinde aynı sertliği sağlamaları, ya da 1 kg kaşarın 11 kg. sütten olduğunu basit bir matematik hesabı yaptığımızda kaşarın maliyetinin 20 liradan fazla olduğunu, oysa ki birçok bilinen markanın bu fiyatın çok altında kaşar sattıklarını görüyoruz. 5 yıldır gıda işiyle uğraştığımda gördüm ki gıdada ciddi kirlilikler var. Yani anlayacağınız önce reklamlarla bilinçaltımıza indiler, sonrada bizi zehirlediler ve ne yazık ki hastalıklı bir toplum yarattılar.
Oysa bugün siyasi iktidarın yaptığı bundan farklı değildir. Hangi siteye baksanız, hangi gazeteyi okusanız ya da hangi televizyon kanalını açsanız Akp’nin kalemşörlüğünü yapan binlerce kişinin hiçte gerçeği yansıtmayan söylemlerle tıpkı gıda da olduğu gibi yaptıkları televizyon programları ve yayınlarıyla toplumun bilinçaltına inerek zehirliyorlar. Tıpkı geçmiş dönemlerdeki siyasi iktidarların yaptığı yanlışlar gibi bu iktidarın ve kalemşörlerinin, tarih karşısında bir gün hesap vereceklerini bilmeleri gerekir.
Nihat kardeşim, Medya üzerine paylaşımını bütün samimiyetimle destekliyorum. Hem yorum, hem açıklayıcı bir paylaşım. Ayrıca Siyaset ve medya ortaklığı maalesef halkımızı neredeyse ikiye böldü. Oysa ben partiler yerine sen gibi değerli dostlarımı tercih ederim. Çünkü sen varsan bende varım. Ama ben varsam hiç bir parti benim yanımda olmayacak hayatımda. Kısaca şunu demek istiyorum. Ben sen gibi dostlarımla her zaman sohbet etme imkanım olur ama partilerden birini hiç bir zaman sohbet etmek için bulamam. Saygılarımla dostum.