Elçinin görevi kendisine vahyedileni aynen tebliğ etmektir. Bazılarının dediği gibi, sözde, anlaşılmayan bir takım dini konuları açıklamak veya uygulayarak göstermek değildir, aksi taktirde Allah'ın:
"AYRINTILI OLARAK AÇIKLADIM.",
"EKSİK BIRAKMADIM.",
"TAMAMLADIM.",
"ANLAŞILSIN DİYE KOLAYLAŞTIRDIM.",
"HER ÇEŞİT MİSALİ VERDİM." VB.
ifadelerinin geçtiği çok sayıda ayete muhalefet etmiş olur ki o muazzez insan, Allah'ın sözünün üstüne söz söylemez.
"SONRA ONU AÇIKLAMAK DA KESİN OLARAK SADECE BİZE AİTTİR."
(KIYAMET/19)
ayeti gereğince elçisi dahil hiç kimsenin açıklama yapma hak ve yetkisi yoktur. Ancak, din tacirleri ve düşmanları önce, Kur'an'da detaylı olarak açıklanmış (Mesela namazın nasıl kılınacağı gibi) pek çok konuyu, eksikmiş gibi ilaveler yaparak ya da tamamen değiştirerek kendi uydurdukları kuralları 'farz' gibi öğretmişler sonra da:
"Bak bu Kur'an'da yok, onu da resul açıkladı" diyerek ona atfen uydurdukları pek çok şeyi de dini kural diye yutturmuşlardır.
Bunun sonucunda da, Allah'ın, kitabında kurallarını ayrıntılı olarak açıkladığı İSLAM DİNİ yerine, din tacirlerince uydurulmuş sahte bir din, yüzyıllardır, İslam diye yaşanmaktadır.
Ne yazıktır ki halen de bu durumu doğru dürüst açılayacak (diyanet gibi) bir dini kurum ya da ilahiyat prof. vb bilim adamları çıkmamaktadır.
Yine ne yazıktır ki sorgulama kabiliyetinden yoksun bir eğitim alan halkımız da, yaşanan din ile Allah'ın kitabında ayrıntılı olarak açıkladığı İslam Dinini mukayese edememektedir.
Zaten büyük çoğunluk da anlamını hiç okumamış, atalar dinini, sorgusuz-sualsiz, doğru kabul etmiş ve körü körüne de onu uygulamakta ve savunmaktadır.!!!
Hakkıyla Kur’an’ı öğrenip hayatına uygulayan biri olmayı Rabbim’den Niyaz Ediyorum.