Cik cik.
Ooo Hoş geldin. Nasılsın?
-İyiyim
Ooh haaa! Konuştun mu sen? ...Kusura bakma abi ben seni kuş sanmıştım.
-Kuşum zaten. Muhabbet kuşuyum. Hem oha da nedir? Biraz ayıp olmuyor mu?
Özür dilerim, konuştuğunu görünce ağzımdan kaçtı.
-Bir daha olmasın Arkadaş olacaksak birbirimize saygılı olacağız. Cik.
Tamam abi.
-Duydum ki Hınıs Gazetesinde yazıyormuşsun. Son yazını da okudum. Bana isim arıyormuşsun! Ne ayaksın oğlum sen? Bizi gazetelere çıkartıp rezil mi edeceksin.
Estağfurullah abi ne haddimize, ismini bilmeyince arkadaşlar belki yardımcı olur sana yakışan bir isim buluruz demiştim…
-Buldunuz mu Bari?
Yok abi nerdee… Kimsenin oralı olduğu yok. Aslında yazıda isim aradığımızı imlemiştim ama…
-Ne demek! getirtmesinler beni oraya Mahmuta söyle dağıtırım o gazeteyi. Sende doğru dürüst şeyler cızığtır. Ne öyle! yok “Hınıslı Godo” yok “Cik Cik.” Adam ol oğlım adam …
Abi sen Hınıslı mısın?
-Nerden çıkardın?
Hınıslı gibi konuştun da.
-Hayır değilim, fakat devamlı uğradığım yerlerdendir.
Aslında yazılarda Hınısın değerlerini işlemek istemiştim…İlk yazılarda biraz ısınma turları.
-Yok! Yazılarını beğenmedim. Biraz elle tutulur olsun. İnsan ilk yazısında bir selam verir. Bak Kadim Taşbilek “Can dostlara değinmiş. Sonrasında “Samimiyet” le fakatsız, amasız birlikteliğe dem vurmuş. Suat Mehmethanoğlu: “Yaşam Ötesi” ni anlatıp yüreğindeki Sessiz fırtınayı şiirleştirmiş, Cengiz Erdem içindeki özlemi buluşmayla söndürmek istemiş, benim gibi işçileri de unutmamış, tercihimizi sorgulamış; soy ismi gibi Erdemi aramış. Boybeyi Çelik “Merhaba” nın ardından Tarımla umutlarımızı tazelemiş. Eee Gazeteciliğin farkı tabii. Yine Hanifi Cığal her zamanki mütevaziliği ile Sabrı,Kuran’ı İnsan olmayı anlatmış…. Ya sen ne yapmışsın! Yok “Godo” ; bilmem” Cık cık” geç bunları kardeşim geç..
Ayıp oluyor Kuş. Yani… abi kuş, kuş abi, mavi kuş…aman beni de şaşırttın. Oturmuş kuşla konuşuyorum. Delirdim mi ne? Anaa! bak sana isimde buldum Adın Mavi Kuş olsun.
-Olmaz.
Zorda
-Olmaz
Pelda.
-Olmaz
Sende isim beğenmiyorsun!
-Benim bir ismim var zaten.
Neymiş?
-Bılbılo
Kardeşim sende ne diye baştan söylemeyip, sabahtan beri pösteki saydırıyorsun. Bugün Hınısın geçmiş değerlerinden bahsedecektim sayfamı fındık kabuğuyla doldurdun.
-Hadi oradan. Yazını hazırlayacağına canlı yayınları takipledin…Şaka bir yana güzel yayın oldu. Hakan Atik güzel söyledi, hakkını yemeyelim Ali Küçükbingöl de iyi yönetti. İkinci günkü konuk Uğur Usanmaz olacakmış. Sabırsızlıkla bekliyorum.
Senden de bir şey kaçmıyor.
-Sende gündemi takip et kardeşim.
Mesela?
-Mesela Atilla İlhan’ın “O mahsur beste çalar Müjgan’la ben ağlaşırız…” şiirindeki Müjgan’ın ne olduğunu bilir misin?
Bilmem mi bir röportajında söylemişti Müjgan Kirpik manasında
-Peki: Bu şiiri Deniz Gezmiş için yazdığını; Ahmet Kaya’nın da besteleyip söylediğini?
Bunu bilmiyordum. Şimdi hafiften çalsa da dinlesek. Allah Rahmet eylesin.
-Akşamlara kadar seni eğlendirecek değilim. Bir dahaki sefere biraz araştır, elle tutulur şeyler yaz…Hadi eyvallah.
Güle güle; arayı açma……VESSELAM
Kaleminize sağlık, yazılarınızı takip edip, keyifle okuyorum..
Saygıdeğer Müdürüm sağol teşekkürler..özledik seni..selamlar
İçten ve samimi bir anlatım.Kelimeler birbiriyle söğüdün yemyeşil dalına konmuş gibi ötüşüp dansetmekte...Başarılar diliyorum.
Teşekkürler kardeşim bunu sizden duymak mutluluk verici..sağolun.sizinde yazılarınızı özlerdik!..sağlıcakla