‘Bir gün bir kitap okudum ve bütün hayatım değişti’ cümlesiyle başlar Orhan Pamuk’un ‘Yeni Hayat’ kitabı. Sekizinci sınıf öğrencisiydim, liseye hazırlanıyorum gelecek kaygısıyla, masamda çözülmeyi bekleyen testler ama elimde bir türlü bırakamadığım, bitmesin diye bazı bölümlerini tekrar tekrar okuduğum, salıncaktaki ilan-ı aşk sahnesine yanaklarım al al bir gün boyunca sindirmeye çalıştığım kitap için söylüyorum ben de Pamuk’un cümlesini. Meslek seçimimde kendime rol model aldığım karakterin payı oldukça büyük, lise hayatım boyunca başucu kitabım olan hala zaman zaman bazı sayfalarını okuduğum ‘Çalıkuşu’ndan bahsediyorum.
Öksüz ve yetim Feride’nin, teyzesinin oğluna aşık olması, evlenecekleri günün sabahında yaşadığı hayal kırıklığıyla sevdiği adamı, şehri terk ederek adeta bir çalıkuşu gibi Anadolu’yu karış karış gezip cehaletle savaşında, yaşımdan olacak beni en çok etkileyen Feride’nin Kamuran’a duyduğu aşktı. Büyüdükçe acaba Feride’nin tek başına çıktığı bu yolda ona cesaret veren misyonu muydu yoksa Kamuran’a olan öfkesinden kaçış mıydı diye düşündüm ve yazar Reşat Nuri Güntekin cevabını Feride’nin günlüğüne yazdırdığı son cümlede ‘yanlış çok yanlış hareket ettiğimi artık itiraf edeceğim. Her şeye rağmen seninle mesut olacaktım Kamuran, seni seviyordum, sevildiğimi de biliyordum. İstedim ki çok çok sevileyim, seni sevdiğim kadar sevileyim.’diyerek verdi.
Hınıs’a ilk geldiğim gün yapayalnızdım, hiçliğin ortasında… Bir kaçış hikayesi değildi benimkisi belki bir arayış belki de varış olacak. Ama ilk gecemi unutamayacağım; derler ya ‘askerliğin ve gurbetin ilk gecesi ne uyursun ne unutursun’… Sabahın altısında uyanan, yedisinde uyuyan bu küçük, şirin Anadolu kasabasında hayat oldukça sakin ve huzurlu… Yıllarını büyük şehrin hengamesinde harcarken yorulduğumu bu sakin kasabada fark ediyorum. Kafka’nın sözleriyle yazımı tamamlıyorum ‘Dışarıya kapanmak esasen içeri açılmaktır, huzur mu istiyorsun? Az insan, az eşya…
Hocam sizden daha uzun yazılar bekliyoruz, birçok insanın hayatında en az birkez yaşadıği zamanı çok iyi özetlemişsiniz. İlk üniversitemi Manisanin bir ilćesinde okurken istanbul gibi yerden ciddi küçük bir ilceye aynı duyguları yaşamıştim be bunu birkez sizin söylediğiniz gibi askerliktede yaşadım kabirde ilk gece gibi ikiside çok zor ve acıydı sindirilecek gibi değildi. İnsanın kendini bulmasi için bu dijital çagda artık en kalabalık şehirlerde dahi yanlız hissedebilir kendini. Sizin bu donanımla pistikce pisen kültür yapınız bilginiz ile en fazla 10 yıl sonranın cok kaliteli Kültür Bakanı olabilirsiniz ama bunu kim görebilir memleketimizde bilmiyorum. Elinize yazınıza sağlık hocam.