Çoğu zaman yakınırız, günler çok hızlı geçiyor diye.
Bir bakmışsın sabah olmuş bir bakmışsın akşam olmuş. Böylesi düşüncelerimizi zaman zaman aramızda konuşuruz.
Peki bu tür konuşmaları yad ederken, böyle hızlı geçen zaman diliminde, öteki alemde neler yaşayacağımızı, yada nelerle karşılaşacağımızı düşünüyormuyuz?
Elbette düşünenlerde var düşünmeyenlerde var.
Tabiki konumuzun bir başlangıcı olarak, böylesi bir giriş yapmak istedim.
Kul hakkı nedir?
Dilimiz döndüğünce bu konu üzerinde düşüncelerimi sizlerle paylaşmak istiyorum.
Bir kulun başka bir kul üzerinde olduğu haktır. Kul hakkının vebali yüce Allah katında oldukça fazladır. Cenab-ı Hak kul hakkı için "Benim yanıma her şey ile gelin affederim. Fakat kul hakkı ile gelmeyin, onu ben değil, kulum affeder. " demiştir. Allah'ın bu günahı bağışlayabilmesi için hakkı yenen kula danışacağı bilinmektedir. Eğer hakkı yenen hak sahibi kişiyi bağışlamazsa Allah bu günahı affetmeyecektir. Cenab-ı Hak her insana bir takım haklar tanımıştır. İnsanların birbirleri üzerinde hakları bulunmaktadır. Bir kimse bir kimsenin hakkını yer, malını çalar, hırsızlık yapar ise büyük vebali olan kul hakkını işlemiş olur.
Kul hakkı pek çok sebebe bağlı olarak işlenebilir. Dolayısıyla bir kişinin istenmediği bir şey yapması, onu alay etmek, küçük düşürmek, başkasının yanında aşağılamak, rencide etmekte bir kul hakkıdır. Bunun helalliği ise hakkı yenen ve hak yiyen kişi arasında olacaktır. Başka biri bu günahı bağışlayamaz. Helallik alma şartı aranmaktadır.
Hakkı yenen bir şahıs, hak yiyen şahıs veya şahıslara defalarca hakkını istemesine rağmen alamıyorsa bu hem zulümdür, hemde kul hakkına girmiş olur. Elbette hakkı yenen kişi dünya yaşamında zarar görmüş olabilir, ancak hak yiyen kişi farkına varamadan kendini kandırmış oluyor. Çünkü burda hesabı görülmemiş bir hakkın hesabı öteki alemde görülmüş olacak.
Bu arada helal etmediklerimiz vardır. Buda Allahın huzuruna bırakılır. Hesabı gören Allah ne büyüktür.
Bir beldenin yönetim kademesi, yönettiği belde halkının hak ve hukukuna riayet etmek zorundadır. Adaletli olmak, zengin fakir ayırımı yapmamak, yetimlerin hakkını korumak, zulüm eden insanları tespit etmek v.b.... Bunlara benzer her türlü doğruları ve yanlışları ayırt etmek mecburiyetindedirler. Yönetim kademesi, Hakimler, Savcılar, Belediye başkanları, Kaymakamlık, Valilik v.b makamlardır. Bu makamlara erişmiş kişiler, görevleri gereği, kendi alanlarında hizmet vermekle yükümlüdürler.
Mamafih eksik yapılmış bir hizmet, kul hakkı olarak onların omuzlarına yüklenmiş olur.
Adaletli olmak her insanın görevidir. Hak ve hukuku gözetmek her insanın görevidir. Vicdan muhasebesi yaparak kendi haklı ve haksız yönlerimizi derlemek görevimizdir. Bilakis bunlara uyulmadığı sürece, farkında olmadan başkalarının hakkına girebiliriz.
Doğrular ve yanlışlar, teraziler ve ölçümler yaparken en küçük bir ayrıntıyı bile gözden kaçırmayarak dikkatli olmak zorundayız. Yanlış bir tartı, yanlış bir ölçü kul hakkı olarak omuzlarımıza yüklenir.
Yüce Rabbim bizleri kul hakkıyla huzuruna götürmesin. Mutlaka herkes biribirinden helallik istesin. Aksi taktirde bilmeden, farkında olmadan kırdıklarımız olabilir, üzdüklerimiz olabilir. Henüz can tendeyken, henüz dil dönüyorken helallik isteyelim.
Yarın yada bir saat sonra çok geç kalmış olabiliriz.