Bundan üç yüz yıl önce, Diyarbakırlı Ahmed Hami Efendi,
“Ehl-i dil ârâm eder her kande kim rağbetlenir,
Gâh olur gurbet vatan, gâhi vatan gurbetlenir”
Bugünkü Türkçe ile ifade etmek istersek şairimiz şunu söylüyor:
“Gönül ehli insanlar, rağbet gördükleri yerde kalır,
Rağbet görmedikleri yerden kendi vatanları bile olsa uzaklaşırlar.
Bu yüzden onlara bazen vatan gurbet, bazen de gurbet vatan olur.”
Günümüzde Alman’ların deyimiyle “Multi Kulti‘‘ Çok renkli, karışık yada birleşik anlamına gelen deyimle yola çıkarak konuya girmek istiyorum.
Çoğu zaman memleket üzerine yazılar kağıtlara dökülür. Nedenler, niçinler, sorgular, yargılar, yargılamalar, Kalkınma, işsizlik, gelişmişlik (gelişememişlik) gibi meseleler teammül edilir.
Bu meseleler üzerine tartışılır, konuşulur, yorumlar yapılır.
Ataerkil bir düzenin hala etkisinden kurtulamamış birçok beldelerimiz vardır. Bir kısım insanlar önplanda tutuluyorken, bir kısım insanlar ise geri planda tutulur. Geri planda tutulan insanlara söz hakkı bile tanınmaz. Tabiri caizse ön planda olanlar akıllıdır, onlar bilir, onlar idare eder, onlar yönetir. Oysa geri planda tutulan insanlar arasında akil insanlarda vardır. Mantıklı düşünebilen, yapıcı icraatlar sergileyebilen akil insanlar...
‘’ Bin bilsende, bir bilene danış’’ mantığıyla hareket edersek, önpılanda olan sözüm ona idarecilerin bile aklına gelemeyen çok yapıcı fikirler arkaplanda tutulan kesimden gelebilir.
Ancak önem arzetmediği için, ho babam ho diyerek daha çok yaya kalmaya devam ederiz.
Peki neden hep işsizlik, gelişmemişlik, kalkınamama şikayetleri ile sürekli gündeme geliyoruz?
Yurt dışında çalışan, yüzlerce memleketimizin insanları vardır. Bir zamanlar memleketini çok seven bu insanlar ve yine bir zamanlar, memleket özlemiyle, hasretiyle yanıp tutuştular.
Ancak...! çok küçük bir kesimi yatırımını memleketine yaptı. Geri kalan büyük kesimi ise, başka yörelerde yatırım yaparak memleketlerinden uzaklaştılar yada uzaklaştırıldılar.
Bu büyük kesimde yatırımını memleketlerine yapmış olsalardı...!?
Hazırcı bir millet haline geldik. Beklentilerimiz hep başkalarından yana oldu. Oysa beklentilerimizi kendi imkanlarımızla kazanabilecekken, yorulma, mücadele etme zahmetine girişmeden hazıra konmak gibi bir lükse sahip olduk maalesef.
Kimse kendi kapısını temizleme zahmetine girişmiyor. İllede birileri gelip yapsın mantığıyla yaşıyoruz. Oysa herkes kendi evinin önünü süpürmüş olsaydı, herkes mücadeleci bir mantıkla hareket etmiş olsaydı aşılamayacak engel kalmazdı.
Ancak sömürü düşünceli zihinler, hazıra konabilme güdüleri ile, etrafındaki insanları mıknatısın iten yanı gibi itici oldular, öyleki etraflarında kimse kalmadı.
Oysa el birliği ile kazanılmayacak elde edilemeyecek hiç bir sorun kalmazdı. Tıpkı il olmaya namzet memleketimiz yakın bir zamanda bir köy konumuna düşmekten geri kalmayacak.
Gurbetteki vatandaşlarımız kendi sılasında adeta gurbetleştirildiler. Sıla gurbet, gurbet ise sıla oldu, sevdiklerimiz, değer verdiklerimiz ötekileştirme çabaları ile birçok değerini kaybetti.
Kendi memleketimize bir yabancı gibi gelip, bir yabancı gibi tekrar gidiyoruz.
Bu mantalite ile hareket ettiğimiz sürece, daha çok şikayetçi olur, daha çok gelişeme, kalkınamama, işsizlek gibi sorunları dile getirir, yorumlar yapar, fikirler üretiriz.
Saldım çayıra, mevlam kayıra.....!