1990 Yılının zorlu siyasi atmosferinde Kürt seçmeni temsil etmek iddiasıyla SHP'den ayrılan eski siyasetçilerin ön ayak olduğu "Halkın Emek Partisi" kurulmuştu.HEP'in kurulduğu dönemde faili meçhul cinayetler ve kargaşaların yaşandığı 90'lı yıllar, siyasetten çok ölümler ve acılarıyla hep anılır.
Faili meçhul cinayetlerin ve acıların yaşandığı yıllarda vatandaşın göstermiş olduğu tepki HEP ve devamında kurulan bir kaç partiye sandıkta oy olarak geri döndü.Süreçte günümüze gelene dek HEP geleneğinden gelen on bir parti kapatıldı.Parti kapatılması da sorunun çözümüne katkı sunmadı.Nihayetinde kapatılan her partinin yerine kurulan bir diğer parti daha da güçlendi.
Kapatılan partilerin bir çoğu demokratik bir ülkede kapatılmayı gerektiren gerekçelerle kapatıldı.Mevcut yasaların yasakladığı eylem ve söylemleri tekraren dile getirmek parti kapatılmasını kolaylaştırdı.Belki de dönemin siyasetçileri parti kapatılmasının kendilerine avantaj sağlayacağını düşünerek bu söylemlerini bilerek ve pervasızca dile getirdiler..Bir kaçının kapatılma gerekçesi çok sıradan nedenlere dayandırıldı. Hal böyle olunca Kürtler her geçen gün Kürt siyasi hareketinin içinde bulunmaktan çekindiler..Buna rağmen gerçek olan bir şeyde var ki,her şeye rağmen bu partilere oy vermeyi de ihmal etmediler.
Partilerin kapatılması nedeniyle siyasi yasak alan bir çok siyasetçinin yerine gelen isimlerde Kürt seçmende karşılık bulan isimler oldu.Bu bağlamda HEP geleneğinden gelen partiler kendilerini hep güncellemeyi başardılar.
Kürtçe'nin rahatça konuşulmadığı,Kürtçe kasetlerin saklandığı,yeni doğan çocuklara Kürtçe isim bırakmanın mümkün olmadığı ,faili meçhul cinayetlerin binlerle dile getirildiği,işkencenin alasının yapıldığı süreçlerden anadilde eğitimin ve bölgenin kalkınmasının önündeki engellerin kaldırılmasının konuşulduğu bir sürece gelindi.Bu süreçte "Kürt seçmenini temsil ediyorum"iddiasında bulunan partilerin katkısı olduğu kadar iktidar partisinin cesaretli adımlar atması da etkili olmuştur.Kürtler siyaseten en büyük kazanımlarını Ak Parti döneminde elde etmiştir.
HDP eski eş genel başkanı Selahattin DEMİRTAŞ'ın bu siyasi hareketin en önemli siyasi aktörü olarak sahneye çıkmasıyla beraber Kürt seçmen tarihinde olmadığı kadar bir destekle HDP'yi desteklemiştir.Hatta DEMİRTAŞ, yaptığı siyaset ile ülke genelinde tüm kesimlerden oy alarak TÜRKİYELİLEŞME politikasının öncülüğünü yapmıştır.Kürt seçmende halen daha ciddi karşılığı olan DEMİRTAŞ'ın ülke siyasetinde ön plana çıkması, Türkiye'deki siyasetçileri (İktidar veya muhalefet partilerinde siyaset yapan) rahatsız ettiği kadar terör örgütünde de ciddi rahatsızlık oluşturmuştur.Çünkü DEMİRTAŞ, tüm illerden oy almayı başararak siyaseti bölge siyasetinden çıkarıp ülke siyasetinin geneline yaymanın önünü açmıştı.Bu durum terör örgütün çokta istediği bir anlayış değildi.DEMİRTAŞ'ın uzunca süredir cezaevinde tutuklu olmasına rağmen örgütün DEMİRTAŞ'ın tutuklanmasına dair hiç mi hiç bir açıklama yapmayışı buna en güzel örnektir.
DEMİRTAŞ nerede kaybetti?
DEMİRTAŞ'ın siyasetin doruğunda iken yapmış olduğu (bana göre yaptırıldığı) örgüt lehine açıklamalar siyaseten hep karşısına çıktı ve bir kısım Kürt seçmenin haricindeki seçmende tepkilere neden oldu Böylece DEMİRTAŞ'ın TÜRKİYELİLEŞME politikası çöpe atılmış oldu.
Son tahlilde;
Kürtler artık silahla hiç bir çözümün sağlanamayacağı biliyorlar Ölümlerden, cezaevlerinden ,gözyaşı akıtmaktan ,memleketlerinden ve ülkelerinden uzak kalmaktan bıkmış bir durumdalar.
Artık silahların gölgesinde yaşamaktan bıkmışlar..
Legal siyaset ile sorunların dile getirilmesini istiyorlar.
Bölgenin yeraltı ve yer üstü kaynaklarının güvenli bir ortamda gün yüzüne çıkarılmasını istiyorlar.Ekonomik anlamda kalkınmanın yolunun buradan geçtiğini biliyorlar.
İllerine ,ovalarına ve dağlarına turist gelsin istiyorlar..
Kaldı ki ,silahlı örgütle arasına mesafe koymuş o gelenekten gelen Dem Parti bugün ana muhalefet partisi olacak kadar oyu alabilecek bir konumdadır.
Gelin görün ki:"bizim parti olarak herhangi bir terör örgütüyle ilişkimiz yoktur ve terörün her türlüsünü lanetliyoruz.Biz bölgenin değil tüm ülkenin halklarının hakkını savunan bir partiyiz " diye bir açıklamayı bu gelenekten gelen hiç bir siyasi parti 40 yıldır yapmadı. Haliyle Kürt siyasi hareketinin içinde bulunan siyasetçiler bir bölgede siyaset yapmanın ötesine geçemediler.
İktidarın kayyum politikasını,Kürt siyasetçilerini ötekileştirmesini doğru bulmuyorum.
Muhalefetin Kürtleri kullanarak iktidara gelmek çabalarını doğru bulmuyorum.Muhalefette gerçekçi ve samimi bir anlayış gözlemlemiyorum.
DEM Parti teşkilatlarının halen daha örgütü savunan açıklamalarını doğru bulmuyorum.
Kürtlerin emperyalistlerin elinde oyuncak olarak kullanılmasından rahatsızlık duyuyorum.
İnsanların haksız ve hukuksuz bir şekilde cezaevinde tutulmalarını doğru bulmuyorum.
Bu sorunun siyasete alet edilmesini yanlış buluyorum.
Eksikler ,yanlışlar tabi ki var.Halen daha düzeltilmesi gereken bir çok sorun var.Ancak bu sorunların silahla çözüleceğini düşünmüyorum..
Toplumsal bir barış,örgütün silahları bir daha kullanmamak üzere bırakması ,yeni bir bakış ve yeni bir anlayış..Hem ülkenin hem Kürtlerin yararına olacaktır.
Bunun için iktidarın,muhalefetin ve Dem Parti'nin cesur adımlar atarak insiyatif alması gerekmektedir.
Tarihi de cesurlar yazar..