20 Temmuz 1974 Cumartesi sabahı Türk Silahlı Kuvvetleri, uluslar arası hukuktan ve Türk Milletinin vicdani meşruiyetinden aldığı güçle Kıbrıs adasına birinci barış harekâtını gerçekleştirdi. Kıbrıs Türk Toplumu’nun adadaki varlığının sona erdirilmesi çabalarına karşı Türk Milleti’nin milletçe “bir bütün olarak” dur dediği gündür bugün. Bugün her yıl Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde “Barış ve Özgürlük Bayramı” olarak kutlanmaktadır. Peki Türkiye’nin gündemini hala meşgul eden “Kıbrıs Sorunu”nda çok önemli bir viraj olan 20 Temmuz 1974’e nasıl gelindi? 20 Temmuz 1974’ten sonraki gelişmeler ana başlıklarıyla nelerdir? Yüzölçümü itibariyle yaklaşık 25 Bin Kilometrekarelik Yüzölçümüne sahip Erzurum İli’nin yaklaşık üçte biri büyüklüğünde (9 Bin 251 Kilometrekare) bir alana sahip olan Akdeniz’in üçüncü büyük adası olan bu ada nasıl bir yer? Nasıl bir tarihi var? Bu soruları ikişer gün arayla kaleme alacağımız birkaç yazıdan oluşan bir yazı dizisiyle cevaplamaya çalışacağız.
Yeryüzünde bakır madeninin işlendiği ilk toprak olan Kıbrıs, adını da bu madenden almaktadır. İngilizce “copper” (kapır), Latince “cuprum” şeklinde telaffuz edilen bakır kelimesinin Latince kökeni evrilerek bugün İngilizcede “Kıbrıs” anlamına gelen “Cyprus” (Saypırs) kelimesine dönüştü. Antik çağlarda pek çok uygarlık tarafından yönetilen ada Roma İmparatorluğu’nun 395 yılında ikiye ayrılmasıyla Doğu Roma İmparatorluğu’nun (Bizans’ın) hissesine düştü. VII. yüzyılda Bizans sınırlarına dayanan İslâm orduları tarafından 632 - 964 yılları arasında yirmi dört defa kuşatılan Kıbrıs, Üçüncü Halife Hz. Osman döneminde Şam Valisi Muaviye tarafından 649 yılında fethedilerek müslümanların hakimiyeti bir anlaşmayla kabul ettirildi. Kıbrıs’ın Müslümanlar tarafından fethi aynı zamanda İslam Ordularının ilk deniz aşırı seferdir. Bu sefere halk arasında "Hala Sultan" ismiyle tanınan Naccar Oğulları Kabilesine mensup Milhan kızı Ümmi Haram da katıldı. Ümmi Haram, Peygamberimizin büyükannesi Selma tarafından Efendimize akrabadır ve süt annesi Halime'nin kızkardeşidir. Bu nedenle kendisine teyze anlamında "halti" ünvanı kullanılırdı. Bu ifade zamanla Türkler arasında "hala"ya tahvil edilmiştir. Ümmi Haram, Enes Bin Malik'in de teyzesidir. İmam-ı Buhari'nin Sahih'inde [Kitab-ı Cihad, Hanımların Deniz Gazası ] Enes Bin Malik'ten rivayetle geçen hadiste müjdelendiği gibi Hicretin 28. yılında, Hazret-i Osman'ın hilâfeti döneminde İslam Orduları'nın ilk deniz seferiyle Kıbrıs'ın fethine katılır. Müslümanların ilk deniz seferine kocasıyla katılan Hala Sultan, 86 yaşında olmasına rağmen gayreti ve bütün güçlüklere göğüs germesi, İslam askerlerine cesaret verir. Uzun ve yorucu bir yolculuktan sonra donanma Kıbrıs'a ulaşır. Önce oradaki insanlar Müslüman olmaya davet edilir. Kabul etmeyince cizye vermeleri teklif edilir. Bizanslılar buna da yanaşmayınca şiddetli çarpışmalar başlar. İslam ordusu Larnaka yakınlarına vardıklarında Hala Sultan, bindiği atın ayaklarının sürçmesinden dolayı düşer ve şehit olur. Hala Sultan’ın şehit düştüğü yere bir cami ve türbe inşa edilir. “Hala Sultan Türbesi” bugün Kıbrıs Rum Kesimi’nde Larnaka Şehri sınırlarında kalmaktadır. Kıbrıslı Türkler tarafından ziyaret edilebilmektedir.
1484 yılında Venedikliler tarafından tamamen ele geçirilen ada, Doğu Akdeniz’de korsanların barınağı haline geldiği için ve Anadolu ile Mısır arasındaki deniz ticaretine engel teşkil ettiği için 11.Osmanlı padişahı II.Selim döneminde ve Osmanlı’nın en önemli sadrazamı olan Sokollu Mehmet Paşa’nın sadrazamlığı sırasında, Lala Mustafa Paşa komutasındaki Osmanlı Ordusu tarafından 1570 yılında fethedilmeye başlanır. 1570 yılında adanın merkezi Lefkoşe ve diğer önemli kaleler fethedilir. Ne var ki adanın doğusunda yer alan Magosa Kalesi, sağlam surları sayesinde 1 yıldan fazla kuşatmaya dayanır. Bu sürenin sonunda Türklere daha fazla karşı koyamayacağını anlayan adanın Venedikli komutanı “vire” şartıyla teslim olur. Vire, kaledekilerin kaleden çıkıp istedikleri yere gidebilmeleri karşılığında kalenin teslim edilmesi anlamına gelir. Vire anlaşmasına rağmen kale komutanı yenilginin hırsından zindanlardaki 50 esir Türkü öldürtür. Bunun üzerine virenin bozulduğuna hükmeden Lala Mustafa Paşa, İslamın “kısasa kısas” ilkesini uygular. 49 Venedikli idam edilir. Kale komutanının da gözleri kör edilerek dili, kulakları ve burnu kesilir. Böylece adada kesintisiz 307 yıl devam edecek Türk yönetimi başlamış olur. Adaya Konya ve Mersin (İçel) çevresindeki göçebe Türkmen Yörükleri getirilerek “Evlad – ı Fatihan” olarak yerleştirildiler. Bugün “ben Türk değilim, Kıbrıslıyım” diyen ve Türkçe konuşan (!) bazı KKTC vatandaşlarının dedeleri bunlardır.
Kıbrıs gibi Doğu Akdeniz’in kilidi olan bir adanın kaybı üzerine Osmanlı’ya karşı denizden büyük bir haçlı seferi düzenlenir. 1538’de Preveze Deniz Savaşı’ndan Türk Donanmasına karşı yenilen Amiral Andrea Dorya’nın yeğeni Jan Dorya komutasında büyük bir haçlı donanması hazırlanır. Bu donanma ile Osmanlı Donanması bugün Yunanistan Karasularında bulunan İnehbahtı’da (Laponto’da) karşı karşıya gelirler. Osmanlı Donanmasının komutanının hatalı sevk ve idaresinin sonucunda 200 gemi batar, 20 Bin denizci şehit olur. 1571’deki bu deniz bozgunu dünya tarihinin en stratejik 15 savaşından biri olarak anılır. Dönemin Sadrazamı Sokollu Mehmet Paşa ile Venedik Elçisi’nin bu konudaki konuşmaları çok ilginçtir. Venedik Elçisi’nin İnebahtı Bozgunu’nu sadrazama gülerek hatırlatması üzerine Sadrazam Sokollu Mehmet Paşa elçiye şu tarihi cevabı verir: “Biz Kıbrıs’ı almakla sizin kolunuzu kestik. Siz İnebahtı’da donanmamızı yakarak sadece sakalımızı tıraş ettiniz. Kesilen kol geri gelmez ama tıraş edilen sakal daha gür bir şekilde yeniden çıkar.” Gerçekten bir yıl içinde İnebahtı’da yok edilen donanmadan daha büyük bir donanma kurulur.
Osmanlı Devleti için 19.Yüzyıl en uzun yüzyıldır. Bu yüzyıl Osmanlı’nın en büyük yenilgileri almaya başladığı ve büyük devletler arasında denge politikaları uygulayarak ve imparatorluk içindeki Türk ve Müslüman olmayan unsurlara daha fazla özgürlük sağlayacak o dönemki adıyla “ıslahatlar”, günümüzdeki adıyla “açılımlar” yaparak devleti yaşatmaya çalıştığı bir dönemdir. 1880 yılına kadar devam eden geleneksel İngiliz politikası da zayıf ama yıkılmamış bir Osmanlı Devleti’ni açık denizlere inmeye çalışan Rusya’ya karşı tampon olarak korumaktır. İşte tam bu sırada tarihe 93 Savaşı olarak geçen 1877 – 1878 Osmanlı Rus Savaşı çıkar. Doğuda Gazi Ahmet Muhtar Paşa tarafından Erzurum Aziziye’de durdurulan Rus Ordusu, batıda Gazi Osman Paşa’nın 145 süren ve bir kahramanlık destanı olan Plevne Savunmasına rağmen durdurulamaz. Plevne’nin elden çıkmasından sonra Sofya, Edirne elden çıkar. İstanbul’un yanıbaşındaki Çatalca Savunma Hattı’nı da kıran Rus Ordusu, İngiltere’nin Rusya’yı savaşla tehdit etmesi üzerine İstanbul surlarına
1914 sonrasını bir sonraki yazımızda anlatmaya devam edeceğiz.