Seçimlerin üzerinden yaklaşık iki ay, TBMM başkanlık divanının oluşmasından bu yana ise 20 günden fazla bir zaman geçti. Hala bir koalisyon kurulabilmiş değil. AKP ve CHP ileri gelenleri koalisyon pazarlığı için ön görüşmeleri tamamladılar. İş parti genel başkanlarının inisiyatiflerine kaldı. AKP’nin CHP ile koalisyon yapması şu anda en güçlü koalisyon olasılığı olarak gözüküyor. AKP’nin MHP’yle koalisyona gitmesi ise daha düşük bir ihtimal. Ortada AKP azınlık hükümeti dedikoduları da dolaşıyor. HDP’nin içinde bulunacağı hükümet formülleri ise şu an için sıfır ihtimal olarak gözükmekte. Tekrar seçim olma ihtimali de hayli yüksek.
İngilizce bir terim olan koalisyonu Türkçe’ye “ittifak” olarak da çevirebiliriz. Parlamentoda salt çoğunluk elde edemeyen bir parti, bir başka parti ya da partiler ile salt çoğunluk (-ki bu rakam TBMM için 276’dır) elde etmek için ittifak kurar. Bu ittifak arayışında iktidar paylaşılır. İktidar paylaşımı da bakanlıkların ittifakı yapan partiler arasında dağıtılmasıyla mümkün olur. Türkiye’nin bugünkü şartları göz önüne alındığında nasıl bir koalisyon olmalı ya da bakanlıklar partiler arasında nasıl dağıtılmalı? Hayati soru budur. Yaklaşık 13 yıl tek başına iktidarolmayı başarmış, üst üste üç genel seçim kazanmış ve bu başarısından ötürü bir tür “güç zehirlenmesi” yaşamış olan iktidar partisinin üzerinden bu zehri alabilmek için muhalefet partilerinden birinin katalizör parti olarak iktidara ortak olması ve resmen olmasa bile fiilen tek parti devletine doğru giden iktidar partisini frenlemesi hayati önem arz etmektedir. Bunun için Birinci parti olan AKP dışındaki muhtemel koalisyon ortağı olacak muhalefet partisinin –ki bu parti ya CHP ya MHP olacak- şu kilit bakanlıkları mutlaka almaları gerekiyor:
1) İçişleri Bakanlığı: Bu bakanlık kamu personelinin yaklaşık yarısını ihtiva etmektedir. Polis, Jandarma, belediyeler, valilikler, kaymakamlıklar ve diğer pek çok kuruluş bu bakanlığa bağlıdır. Denilebilir ki kadro bakımından İçişleri Bakanlığı bir yana, diğer bakanlıkların toplamı bir yana. Milli Güvenlik Kurulu’nda muhalefetin etkili bir biçimde temsili bu şekilde sağlanabilir.
2) Milli Eğitim Bakanlığı: Yaklaşık 13 yıldır 5 bakan değiştiren ve gerici bir sendika olan Eğitim – Bir – Sen’in isteklerini emir telakki eden bakanların yap boz tahtasına çevirip son dershaneler olayıyla tüy diktikleri eğitim sisteminin düzeltilmesi Türkiye’nin geleceği için olmazsa olmaz. Yeniden medeni, çağdaş, ilme, fenne,insanlığa saygılı, hurafelerden arınmış,bağımsızlığının şerefini ve değerini bilen, fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür nesiller yetiştiren bir yapıya kavuşması için Milli Eğitim Bakanlığı, “milli” kavramıyla arası bozuk AKP iktidarının elinden mutlaka alınmalıdır.
3) Milli Savunma Bakanlığı: Eğitim dışında isminde milli ifadesi olan tek bakanlık olan milli savunma bakanlığı da mutlaka muhalefetin elinde olmalı, Yüksek Askeri Şura’da muhalefet temsil edilme imkanını eline almalıdır. Milli Güvenlik Kurulu’nda temsil edilecek bir diğer önemli icra bakanlığı da bu şekilde muhalefet tarafından kontrol edilmelidir.
4) Ulaştırma, Haberleşme ve Denizcilik Bakanlığı: Türkiye’nin iletişim alt yapısını elinde bulunduran bu bakanlık mutlaka muhalefetin elinde olmalı, hizmet vitrini geniş olan bu bakanlıktan muhalefet faydalanmalıdır.
5) Çevre ve Şehircilik Bakanlığı: AKP iktidarına yakın müteahhitlerin ihaleler yoluyla palazlandırıldığı, belediyeler üzerinde hükümranlık kurulduğu bu bakanlık da muhalefet tarafından mutlaka kontrol edilmeli, delik deşik olan Devlet İhale Kanunu çağdaş ülkelerde olması gerektiği gibi yenilenmelidir.
6) Adalet Bakanlığı: Muhalefetin HSYK’da temsil edilmesi ve yargıya güvenin yeniden sağlanabilmesi için bu bakanlığı da muhalefet almalıdır. Yargı erkinin AKP’nin kontrolünden çıkartılabilmesi için bu bakanlığı muhalefetin alması şarttır. Bu şekilde Milli Güvenlik Kurulu’nda da üçüncü bir bakanlık elde edilmiş olur.
Bu altı bakanlık dışında bir adet de devlet bakanlığı ve başbakan yardımcılığını muhalefet alırsa geriye kalan 17 bakanlığı AKP’ye verse bile iktidara muhalefet önemli ölçüde ortak olmuş olur. AKP’nin güç zehirlenmesinin de böylece önüne geçilmiş olur. İç ve dış güvenlik sorunlarının ayyuka çıktığı şu günlerde Türkiye’yi hükümetsiz bırakmanın ve tekrar seçimlerle Türkiye’yi maceralara sürüklemenin vebalini kimse üzerinde taşıyamaz. 2 ay kaybettik. 2 gün bile kaybetme lüksümüz artık yok. Siyasi partilerin ve temsilcilerinin bu noktalara özen göstermesini temenni ediyoruz.