30 Mart 2014 Pazar günü tüm memleket yerel seçimlerde oy vereceğiz. Eski Yunan’dan beri yönetilenlerin yöneticilerini oyla belirledikleri demokrasi “yönetim sistemleri içinde en az kötü sistem”dir. Demokrasinin en temel uygulanma biçimi genel ve eşit oy ilkesine dayalı seçimlerdir Bu seçimler genel seçimler için dört, yerel seçimler için beş yılda bir seçmen adı verilen yönetilenlerin kendi kaderlerini belirlemeleri için ellerine geçirdikleri en önemli fırsattır. Ne varki bu fırsatın herkes farkında değil. 52 Milyon civarında olduğu tahmin edilen seçmen kitlesinin yaklaşık beşte biri seçimlerde oy kullanmıyor. “Bir oydan ne olacak, ülkeyi ben mi kurtaracağım, siyasetle ilgilenmiyorum” gibi komik gerekçelerle 4 ya da 5 yılda bir pazar günleri önlerine gelen altın değerindeki fırsatı tepip oy kullanma zahmetine katlanmıyorlar.
Bir oy nedir? “Binler” ve “milyonlar” birilerinin “birlerinin” toplamından oluşur. 2002’de % 34.5 oy alan ve tek başına iktidar olan AKAPE, 13 Milyon 200 Bin seçmenin oyunu almıştı. O seçimde “bir oydan bir şey çıkmaz!!!” diye oy kullanmayan ya da geçersiz oy kullanıp oyu iptal edilen seçmen sayısının 12 Milyon olduğu düşünülürse, Türkiye’nin kaderinin öyle ya da böyle değişmesinde o “bir şey çıkmayacak birlerin” ne derece hayati rol oynadığını herkes takdir edecektir. O 12 Milyon seçmen seçimde hiç şansı olmayan bir partiye oy verseydi, o parti ikinci parti olurdu. Aynı zamanda diğer partilerin alacakları oy oranları da değişeceğinden sonuç bambaşka olurdu. Kaldı ki yerel seçimlerde “birler” çok ama çok şey ifade eder. 2004 Yerel Seçimlerinde Sinop’un 15, Trabzon’un 150 oyla, 2009 Yerel Seçimlerinde Gümüşhane ve Bayburt’un 15- 20 oy farkla bir partiden diğerine geçtiği göz önüne alınırsa yerel seçimler bazında oy vermenin ne kadar önemli olduğu daha iyi anlaşılabilir. İlçeler bazında bu fark daha da azalmakta, “bazıları için anlamı olmayan bir oyların değeri binlerle, milyonlarla” ölçülebilmektedir. Özellikle Anadolu’nun küçük nüfuslu ilçelerinde bir oy, yerel seçimler için altın değerindedir.
Yerel seçimlerin bir başka önemli farkı da bir seçimde farklı pusulalarda birçok kişi ve kurulu seçmek için oy kullanılacak olmasıdır. Bunlar:
1. Büyükşehir belediye başkanları
2. Büyükşehir olmayan illerde il merkezi belediye başkanları
3. İlçe belediye başkanları
4. İlçe belediye meclisleri
5. Belde belediye başkanları,
6. Belde Belediye Meclisleri,
7. Köy muhtarları, ihtiyar heyetleri
8. Mahalle muhtarları, ihtiyar heyetleri.
Büyükşehir belediye meclisleri ayrıca seçilmez, büyükşehir sınırları içindeki ilçe belediye meclis üyelerinin en çok oy almış olan beşte biri il büyükşehir belediye meclisini oluşturur. Şunu da unutmamak gerekir ki genel seçimlerde partiler daha ön plandayken, yerel seçimlerde kişilerin ağırlığı en az partiler kadar, hatta bazı yerlerde partilerden daha fazladır. İstanbul’da yoldan çevirdiğiniz sıradan bir seçmene İstanbul’dan 10 Milletvekilinin adını sorsanız sayamaz ama kendi ilinin ve ilçesinin belediye başkanını mutlaka tanır. Bu bağlamda sıradan vatandaşın siyasetle ilgilenmiyorum demek gibi bir lüksü olamaz. Çünkü kapısının önündeki çöpün kaldırılmasından, sokak lambasının yanmasına, pazardan aldığı sebze ve meyvenin tazeliğinden evindeki suyun akmasına kadar hayatının her anını siyaset ilgilendirir. 4-5 yılda bir kullandığı oyunu namusu bilip yöneticilerinin seçimine katkıda bulunmayanların, yönetenlerin yanlışlıklarından şikayet etme hakları olamaz.
Bu seçimler özellikle 17 Aralık 2013 gününden bu yana yaşanan siyasi gelişmelerin de etkisiyle “sadece” yerel seçim olma özelliğini kaybetti. 2013 yazında yaşanan Gezi olaylarından bu yana siyasi kriz yönetiminde “mükemmel başarısızlık” olarak tarif edebileceğimiz bir “beceriksizlik” gösteren siyasi iktidar ve başbakan RTE, farkında olmadan kendisine muhalif bütün güçlerin yerel ve genel anlamda kendisine karşı ittifak yapmalarını sağladı. Yaklaşık 12 yıldır “bu yollarda beraber yürüdüğü cemaat mensuplarını bile” küstürüp “en büyük benim, ben sizin babanızım, ben ne dersem o olur” havalarına giren başbakan gereksiz, aşırı hırsı yüzünden kendisi, partisi daha da önemlisi başbakanı olduğu ülkesi için hayati yanlışlar yaptı. Türkiye’de toplum kesimleri hiçbir dönem asla bu derece birbirlerine karşı bilenerek kinlenip kamplara bölünmedi. Bu bilenme sonucu son 9 aydır insanlar öldü, sakat kalanlar oldu. Türkiye içte de, dışta da hiçbir seçim öncesi bu kadar zor durumda kalmadı. İktidar hırsı insanların gözünü o kadar köreltti ki sınırlarımız dışındaki tek vatan toprağımız olan Süleymanşah Türbesi’nin kendi askerlerimiz tarafından bombalanıp suçun Suriye yönetimine atılması ve bundan siyasi anlamda seçimler öncesi faydalanılması bile düşünülebildi !!! Hükümetin yaptığı yanlışlıkların “ortaya çıkmaması” için bu teknoloji çağında twitter ve youtube yasaklandı. Bu yasaklar, bu haberlerin yayılmasını engelleyemediği gibi yedi düveli de kendimize güldürmüş olduk. Haberlerin içeriği değil sızdırılması vatan meselesi olarak aktarıldı. Aktaranlar vatan haini olarak yaftalandı.
Vatana hainliği ithamı o kadar ucuz bir itham değildir. Bir insanın evi mahremidir. O evi gözetlemek “ahlaksızlıktır”. Ne varki o “gözetleme” sırasında o evde patlayıcı imal edildiği ve o patlayıcılarla masum insanların öldürüleceği görülüyor ve bu durum etrafa duyurularak bu öldürme eylemi engelleniyorsa bu durum vatana ihanet olmaz. Unutmayalım ki bu ülkede beş yıl önce “sözde” Fatih Cami’ne bomba konacağı, kendi F – 16 savaş uçağımızın düşürüleceği ve böylece darbe ortamına zemin hazırlanarak darbe yapılacağına dair “sözde” balyoz darbe planları yüzünden insanlar hapse atıldı, ailelerin hayatları karartıldı. Başbakan RTE’nin danışmanın, sonradan inkar etse bile, dediği gibi milli orduya kumpas kuruldu. O gün kimse bunu ortaya çıkaran Taraf Gazetesi’ne “vatan haini” demedi. Ne oldu şimdi??? Siyasette dokuz ölçüp bir biçeceksin. Başkasına “şapır şupur”, bana “Yarabbim Şükür” olmaz!!!Ortada bir vatan haini varsa o hain ya da hainler, siyasi istikbal uğruna ecdadyadigarı türbeyi kendi askerimize bombalatıp oradaki nöbet tutan Mehmetçikleri şehit ettirmeyi aklından geçirme pahasına siyasi ikbal hesabı yapan siyasetçilerdir. Kaldı ki “özrü kabahatinden büyük” diye bir laf vardır. Sen devletin en mahrem yerinin dinlenmesini engelleyemiyorsan kabahat öncelikle dinleyende değil bunu önleyemeyenlerdedir. Bunları ortaya çıkaranlar olsa olsa“ahlaksız, usulsüz” iş yapmış olabilirler. Ne varkiTürkiye’yi komşu bir ülkeyle savaşa girmekten kurtardıkları için bırakın vatana ihaneti, çok hayırlı bir iş yaptıkları da rahatlıkla söylenebilir. Kendine füze atarak savaşa girip binlerce, belki de milyonlarca vatan evladının can vermesine sebep olmak suç değil ama bunu yayınlamak suç!!!İsmet Paşa’nın dediği gibi: “Hadi canım sen de!!!” Esas ihanet böyle bir şeyi planlamaktır.
Söz vatanseverlikten açılmışken meydanlarda “tek vatan, tek bayrak, tek millet, tek devlet” diye nutuk atan ama “bu milletin ismini bir türlü söyleyemeyen”, aslında siyasal ümmetçi olup İç Anadolu’da“çakma milliyetçilikle”, Güneydoğu Anadolu’da “sözde açılımla” oy isteyenlerin vatanseverliklerini seçmenler bu seçimden önce iyice tahlil etmeliler. BİLİNÇLİ SEÇMENLER BU SEÇİMLERİN SIRADAN BİR SEÇİM OLMADIĞININ BİLİNCİYLE “İKTİDAR PARTİSİ ADAYLARINA KARŞI ŞANSI EN FAZLA ULUSALCI VE MİLLİYETÇİ ADAYLARI” DESTEKLEMELİLER. Büyükşehir belediyelerinde, özellikle de İstanbul, Ankara ve İzmir’de iktidarın kaybetmesi, milli bütünlüğümüz için en büyük tehlike olan bu iktidarın gidiş sürecini hızlandırır. Başlatır demiyorum çünkü o süreç dokuz ay önce başladı. CHP’nin güçlü olduğu yerlerde CHP, MHP’nin güçlü olduğu yerlerde MHP’nin desteklenmesi, ulusalcı ve milliyetçilerin elele vermeleri, bölücü ve siyasal ümmetçi güçlere karşı işbirliği yapılması, “Apo’ya sayın, Mehmetçiğe kelle” diyen “vatanseverlere!!!” karşı ittifak kurulması gerçek vatanseverliğin, millet sevgisinin gereğidir.,Kastedilen iltihak değil ittifaktır.
Lütfen herkes, hangi parti ve adaya oy verirse versin, oyunu kullansın. Sandıklara herkes sahip çıksın. Olası bir hilenin dedikodusu bile zaten barut fıçısına dönmüş milleti birbirine düşürebilir. Lütfen herkes hırslarıyla değil vicdanıyla, telkinle değil aklıyla oy kullansın. Lütfen herkes bir kerecik dahi olsa “bilinçli seçmen” olsun. Liderlerin “göğsünün kılı” olmasın!!!
2014 Yerel Seçimlerinin Türk Milleti ve Türk Vatanı için hayırlara vesile olmasını diler, Yüce Allahtan “vatan hainlerini” kahhar adıyla kahretmesini diler, ülkem, milletim ve tüm insanlık adına barış ve mutluluk temenni ederim. SERVAN ÖNCEL