Türkiye 814.578 kilometrekarelik yüzölçümüyle dünyada, Birleşmiş Milletlere üye 195 ülke arasında 37.sıradadır. Türkiye, Avrupa ülkeleri arasında da yüzölçümü itibariyle Rusya’nın ardından ikinci sırada gelmektedir. Kabaca Türkiye’nin yüzey şekillerini batıdan doğuya doğru sıralarsak batı bölgeleri ovalardan, orta bölgeleri yaylalardan, doğu bölgeleri ise dağlardan oluşur. Yükseklik batıdan doğuya gidildikçe artar. Doğu Anadolu “Türkiye’nin çatısı” olarak da bilinir. Arazi çok engebeli olduğu için tarım yapma imkanı batıya göre oldukça sınırlıdır. Dolayısıyla zirai tarım yerine, GSMH hesaplamalarında tarım sektörü içinde yer alan, ancak zirai tarımdan farklı olan hayvancılık yöre halkının en önemli ekonomik geçim kaynağı haline gelmiştir. Ne var ki cumhuriyetin ilan edildiği 1923’ten 1980’e kadar sürekli ivme gösteren hayvancılık sektörümüz, serbest piyasa ekonomisine geçildiği 24 Ocak 1980’den bu yana sürekli gerileme içindedir. Buna 1984’te başlayan terör süreci de eklendiğinde, yaylalara çıkamama, otlakların kaybedilmesi ve devlete ait et kombine tesislerinin özelleştirilmesi (daha doğrusu sadece arsa bedelleri karşılığında satılmasıyla) hayvancılımız neredeyse durma nokrasına gelmiştir.
İktisadi olarak bir bölgenin kısa ve orta vadede kalkınabilmesi, o yöreye yapılacak yatırımların belirtilen süre içinde geri dönüşümün (karşılığının) elde edilmesiyle mümkündür. Doğu ve Güneydoğu’ya yapılan sanayi yatırımlarıyla kısa ve orta vadede belirtilen bölgelerin milli gelirleri arttırılamaz. Artış sağlansa bile bu artış adil bir biçimde dağılmaz ve istendiği gibi istihdama tam olarak yansıyamaz. Doğu ve Güneydoğu’nun kısa ve orta vadede kalkınabilmesi için daha pratik çözüm yollarına ihtiyaç vardır. Uygulanma maliyeti düşük, geri dönüşümü kolay yatırımlar bölgenin kalkınması için çare olabilir. Temeli 1977’de atılan Şanlıurfa Tünelleri’nin, yine temeli 1984’te atılan Atatürk Barajı’nın bölgeye iktisadi anlamda geri dönüşümü çok uzun zaman almıştır. Zira sanayi yatırımlarının doğası böyledir. Seçmene selam (siyasi yatırım) mantığıyla yapılan göz boyama yatırımlarının ise yöre insanının iş ve aş sorununa çare olmadığı ve olmayacağı da aşikardır. Özetle Amerika’yı yeniden keşfetmek gereksizdir. Kalkınma için öncelikli çare bellidir: Hayvancılığın canlandırılması.
Hınıs ilçemiz için de hayvancılığa yapılacak yatırımlar gelişme için anahtar rol oynayabilir. Zira hayvancılık sektörü açısından oldukça uygun bir altyapı mevcuttur. Yüzölçümünün %37'si çayır ve meralarla kaplıdır. Bu özelliği ile Hınıs Erzurum’ da üst sıralarda yer almaktadır. Hayvancılık potansiyeli açısından ilçe çok verimli olmasına rağmen
bu konuda bir gelişme kaydedememiştir. İlçe ve köylerinde yerli ırk yaklaşık 100.000 civarında büyükbaş yaklaşık 400.000 baş civarında küçükbaş hayvan 200.000 civarındada kümes hayvanı bulunur. Etkili arazi azdır. Hınıs ilçesinde özellikle dış illerden gelerek arıcılık yapan kişi sayısında her yıl önemli bir artış gözlenmektedir. Ortalama 180-200 ton-yıl bal üretilmektedir. İlçe arıcılık için çok uygun tabiat şartları ve bitki örtüsüne sahiptir. [1] http://www.hinis.bel.tr/ekonomi.htm