Her şey insanın ortaya çıkmasıyla başladı. Kimlerine göre Allah tarafından yaratıldı, kimilerine göre ise tabiat tarafından var olan bir şeyden evrilerek yavaş yavaş bu hale geldi. İnsanoğlunun yaklaşık on bin yıllık yaşam kavgası aslında doğayla olan kavgasından başka bir şey değildir bilgisiz insan aynı küçük bir çocuk gibi “dürtüleriyle” hareket ede gelmiştir. Karanlıktan korkmuş şimşek çakmasından ürkmüş yıldırımdan kaçmış rüzgardan yağmurdan fırtınadan kendisini ve ailesini korumaya çalışmış ve bunun için ilk önce yine tabiatta hazır var olan mağaralara sığınmıştır. Burada cahil insanoğlunun ‘korku’ dürtüsü ön plana çıkmaktadır korku her canlı organizmanın sahip olduğu tabi bir duygudur. Her canlı tanımadığından korkar, bilmediğinden korkar kendinden güçlü olandan korkar bu korkuyu yenebilmek için karşısındakini tanımaya bilmeye ondan daha güçlü olmaya ona tabi olmak yerine ona hükmetmeye çalışır. Bu hükmetmeye çalıştığı düşmanı olabilir kendi benliği olabilir ya da doğanın kendisi olabilir. İnsanın bilgi seviyesi belli bir standartta kaldığı sürece doğa insana hakim olmuş insanı kendisine bağlamış kendisinden korkutmuş hatta kendisine taptırmıştır. Panteizm denilen inanç sisteminin temelinde bu vardır. Peki insanı en başta korkutan doğaya tabi kılan ve giderilmesi zorunlu olan ihtiyaçlar nelerdi?
Maslow hiyerarşisine göre insan dahil bütün memeli hayvanların tatmin edilmezse “olmazsa olmaz” üç temel ihtiyacı vardır.
1) Can sağlığını koruma (insanoğlu bu ihtiyacı gidermek için yemek yer ve su içer bir hafta aç kalan bir insan en sevmediği yemek bile önüne konulsa onu afiyetle yer bilinç altında can sağlığını koruma dürtüsü vardır).
2) Güvenlik yani barınma ihtiyacı. Bu ihtiyacı giderebilmek için insan üzerinde yaşayabileceği küçük bir toprak parçasına ve barınabileceği küçük bir eve ihtiyaç duyar bu olmazsa insan kendini güvende hissedemez mülkiyet duygusu insanın doğasında vardır insanlar bu yüzden yani toprak için savaşırlar. İnsanoğlunun yazılı tarihe geçtiği M.Ö 6000 yılından 2010 yılına kadar meydana gelen yaklaşık 15000 adet savaşın tamamı toprak mülkiyeti kavgasından çıkmıştır. Kısacası bütün savaşların nedeni topraktır.
3) Neslini devam ettirme kaygısı. İnsan bunun için bir aile sahibi olur ve cinsel ilişkiye girer. Bilinçaltında kendisi öldükten sonra kendi soyundan gelenlerin hayatta kalma isteği vardır bu üç ihtiyaç dışında ki diğer ihtiyaçlar tatmin edilmese de olur ne var ki bu üçü mutlaka tatmin edilmelidir. Bu tatminin kalitesini arttırmak ve insanoğlunun hayat standartlarını daha da yükseltebilmek için insanoğlu her geçen zaman daha ileri teknoloji kullanmaya ve bu yüksek teknolojiyle tabiata tabi değil tabiata hakim olmaya çalışmıştır.
Teknoloji insan ihtiyaçlarının tatmini ve insanın refahı arttırarak mutluluğunun sağlanması için bir araçtır. Peki insanoğlu teknolojik olarak nasıl gelişir? Bunun en etkili aracı insanı diğer canlılardan ayıran ve kendisine “yaratılmışların en şereflisi” (eşref-i mahlukat) sıfatını kazandıran özelliği olan akıl ve iradedir. İnsan aklının kaynağı da insan beynidir. Yaklaşık 1kg 250 gr ağırlığındaki bu et parçası yeryüzünde bu güne kadar keşfedilmiş en hacimli bilgisayardan milyarlarca kat daha fazla bilgiyi depolama tahlil ve terkip etme (analiz ve sentez yapma) ve işe yarar hale getirme kabiliyetine sahiptir. İnsanoğlu beyninin ancak en fazla %10’luk bir bölümünü kullanmasına rağmen beyin gücüyle bugüne kadar maruz kaldığı pek çok sorunu çözmeyi ve kendisine hükmetmeye çalışanlara da kendisi hükmetmeyi başarmıştır. Elbette insan aklını destekleyen yan faktörlerde olmuştur. Örneğin yıldırım düşmesi sonucu ateşin bulunması Newton’un kafasına elmanın düşmesi sonucu yer çekimin bulunması, Pisagor’un kesik can parçalarına bakarak kendi adıyla kendi adıyla geometri teoremini bulması gibi ne var ki tesadüf gibi görünen bu olaylarda da son noktada insan aklının devreye girdiğini ve yine tabiatın kendisinin bir şekilde kendisine sunduğu bu imkanları kendi menfaatine dönüştürebilme ve kendi menfaati için kullanabilme yeteneğine sahip olduğu gerçeğini göz arda etmemeliyiz.
İnsaoğlunun yaşadığı gezegen olan dünya tek bir kişi için sonsuz denebilecek kadar büyük gibi görünsede günümüzün teknolojisiyle elde edilen bilgiler dünyanın içinde bulunduğu uzay boşluğunda pek de öyle büyük bir yer olmadığını göstermektedir. 510 milyon km. karelik yüz ölçümüne sahip dünyanın %70 su %30 karadan oluşmaktadır tabiatta var olan 4 temel element ateş hava su toprak insanoğlunun yaşamı için kullanabileceği temel 4 elementtir.
İnsanoğlunun iktisadi yaşamını kökten değiştiren 3 temel dönüşüm tarihe damgasını vurmuştur. Bunlar
1) Tarım devrimi,
2) Sanayi devrimi
3) Bilgi devrimi.
Bu 3 devrim insanın tabiattaki 4 elementi kendi ihtiyaçları doğrultusunda kullanarak doğaya nasıl hükmettiğinin yaşanmış delilleridir. Peki bu devrimlerin detayları hakkında neler söyleyebilir? Bunu da bir sonraki yazımızda ele alacağız.