İnsan yaradılışı icabı ihtiyaçları sonsuz kendiside doyumsuz olan bir varlıktır ne var ki insanın bu ihtiyaçlarını tatmin edebilecek kaynaklar dünyada sınırlıdır. Kıt kaynaklarla sonsuz ihtiyaçları tatmin edebilmek için iktisat ( ekonomi) adı verilen bilim dalını keşfetmiştir. İktisadın temeli üretimdir ihtiyaçların tatmini için her zaman daha kaliteli ve daha fazla üretim üretmek için insan oğlu 4 temel üretim faktörünü kullanır. Bunlar
1) Sermaye
2) Emek
3) Toprak
4) Girişim gücüdür
Avcılık ve toplayıcılıkla ilkel çağlarda yaşayan insan oğlu hızlı nüfus artışı iklim değişmeleri ve bulunduğu alanı yakından tanıması sonucu avcı ve toplayıcı toplumdan tarım toplumuna geçti. Karasabanı (pulluk) icat eden insan bu teknolojik yenilikle toprağa hükmetmeye başladı. Neticede insanoğlu ihtiyacından fazlasını üretmeye muvaffak oldu. Bu yeni üretim tarzı ve meydana gelen artı değerin paylaşılması gereği yeni siyasal organizasyonların (devletin) ve yeni sosyal sınıfların (işçiler köylüler köleler efendiler toprak soylular yöneticiler vs.) ve tek tanrılı dinlerin ortaya çıkmasına yol açtı. Toprağa dayalı bu üretim tarzı tabiatın insana hediyesi olan 4 temel elementten biri olan suyun bereketinin insan oğlu tarafından verimli bir şekilde kullanıldığı Mezopotamyada M.Ö 8000 yıllarında ortaya çıkmış, M.S 18.Yüzyıl’a kadar hakimiyetini sürdürmüştür. İnsanoğlu yaklaşık 10000 yıl süren bu dönemde teknolojik olarak kendi refahını arttırıcı buluşlar ve keşifler yapmaya devam etmiştir. 18.Yüzyıl ortalarında bBüyük Britanya da İskoç asıllı James Watt ‘ın buhar makinesini (motoru) icadt etmesiyle insan oğlu doğaya hakimiyetini perçinleyecek ikinci dalga dönüşümü yaşamaya başlamıştır. Motorun icadıyla sanayi tarzı üretim sorun olmaktan çıkmış insan üretim kaynaklarını bulabildiği ölçüde istediğini üretebilme imkanını elde etmiştir. İnsanoğlu bu dönemde toprağa bağımlı olmaktan kurtulmuş, hakim üretim tarzı fabrikasyon üretim tarzı olmuştur. Devletler ve toplumlar ne kadar kaliteli ne kadar ucuz ne kadar fazla üretebilirlerse ve bu ürettiklerini pazarlayabilirlerse o derece ayakta kalmaya muvaffak olmuştur. Bu vahşi rekabet milletler arası kamplaşmaları ve savaşları da beraberinde getirmiştir, bu noktada insanın vahşi doğası devreye girmiş, bir grup zengin azınlık dünya kaynaklarına hükmedebilmek için dünyanın geri kalanını tekonolojik olarak sömürüp ona hakim olmaya çalışmıştır. Bu rekabet savaş teknolojisinin gelişmesine neden olmuştur. İnsan oğlu ilk defa sanayi devriminden sonra at arabasına mahkum olmaktan kurtulmuş, trenin icadıyla saatte 120 km hız sınırını geçmeye başlamıştır. İçten yanmalı motorların bulunmasıyla 19.yy sonunda buhara ve beygir gücüne bağlı olmaktan kurtulmuş, benzinle çalışan arabalar sayesinde tek bir kişi kendisi ve ailesiyle eskiden 10 günde gidebileceği bir yere artık bir günde ulaşma imkanına sahip olmuştur. Bu dönemde teknolojik yenilik bir lüks değil bir ihtiyaç halini almıştır. İnsanın ulaşım alanındaki en çarpıcı başarısı ise ayaklarının yerden kesilmesidir. Bundan sadece 107 yıl önce insan ğlu için uçabilmek sadece tatlı bir hayaldi. Ne var ki Amerika da Wright kardeşlerin çift kanatlı motor ile uçmasıyla insanoğlu yere bağımlı olmaktan kurtuldu. 15-20 yıl içerisinde uçak sanayisi inanılmaz bir şekilde gelişti. 25 yıl sonra insanlar okyanus ötesi uçuşlar yapabiliyorlardı. İşte bir zamanların sonsuz bir alem gibi görünen dünyası insanın doğaya hükmetmesi sonucu küçük küresel bir köy haline gelmiştir. Ayağı yerden kesilen insan oğlu ilk defa ikinci dünya savaşından sonra 1961 de uzaya gitmeyi ve 1969 yılında aya ayak basmayı başarmıştır. İnsan yapımı olan roketlerle aya giden insanoğlu aya ayak basarak belki kendisi için küçük bir adım atmıştır ancak insanlık tarihi için dev bir sıçrama gerçekleştirmiştir.
Sağlık, haberleşme, kimya alanlarındaki gelişmeler insanoğlunun gündelik yaşamanı refahını inanılmaz derecede arttırmıştır. İlk çağlarda güvercinlerle ve dumanla haberleşebilen insanoğlu 19.Yüzyıl’da elektrikli telgraf ve telefonu, 20.Yüzyıl’ın ilk yarısında radyo televizyonu, 20.Yüzyıl’ın 2. yarınsında ise faks ve en nihayetinde interneti kullanmaya başlamıştır. Sanayi devriminin meydana getirdiği ikinci dalga, 20.Yüzyıl ortalarında 2.Dünya Savaşı’nın bitmesiyle sona ermesiyle ve insanoğlunu uzaya adım atmasıyla sanayi toplumu dönemi sona ermiş, insanoğlu “sanayi ötesi topluma”, diğer bir değişle “bilgi toplumuna” geçmiştir.
1.dalganın sembolü karasaban
2. dalganın sembolü motor
3. dalganın sembolü enformasyon yani bilgidir.
Bilgi bir güçtür. Diğer üretim faktörlerinin tersine paylaşıldıkça artan bir güçtür. Bilginin temelinde ise eğitim, kendini yenileme ve yeniliklere açık olma duygusu vardır. Günümüzde bilginin yayılmasının sembolü olan araç ise internettir. İnternet matbaanın icadından sonra bilginin toplumdan topluma, kişiden kişiye yayılabilmesi için keşfedilen en önemli araçtır. Bu sayede insanoğlu dünyanın bir ucunda olup bitenden anında haberdar olabilmektedir. İnternet sayesinde bilgiye ulaşım maliyeti korkunç bir şekilde azalmıştır. Eskiden duman ve güvercin kullanan insanoğlu, doğaya hükmetme gücüyle, uydu sistemlerini kullanarak dünyanın bir ucuna fotoğraf yollayabilmektedir. Bu teknolojik dönüşüm toplumları ve doğayı değişmeye mecbur bırakmıştır. Eskiden ok ve mızrakla savaşan insanlar nükleer silahlanmayı başarınca dünyayı en az 32 defa yok edebilecek bir savaş teknolojisine erişmeyi başarmıştır. Tarım topraklarının azalmasına rağmen suni gübreleme ve organik tarım sayesinde insanoğlu aç kalmaktan kurtulmuştur. Petrol ve doğalgaz gibi doğal fosil yakıt kaynakları tükenmeye yüz tutan insanoğlu, bilgi teknolojisi sayesinde alternatif enerji kaynaklarını hazır hale getirmiştir. Sonuç olarak insanoğlu doğayla olan kavgasını 2011 yılı itibari ile kazanmıştır. Artık doğa insana tabidir. Bundan sonra insana düşen temel görev doğanın kendini yenileme hızından daha yavaş bir şekilde doğanın kaynaklarını kullanarak “Sürdürülebilir kalkınmayı” sağlamasıdır.