Sevgili Hınıskültür sitesi okurları;
Öncelikle hepinizden bu yazıyı yazmak zorunda kaldığım için çok ama çok özür diliyorum. Köşemi bana yöneltilen bir eleştiriyi cevaplamak ve sizlerden güvenoyu istemek için kullanmak zorunda kalacağımı rüyamda görsem inanmazdım. Bugün sizinle özel bir konuyu paylaşmak ve sizin görüşlerinize başvurmak istiyorum.
Sevgili arkadaşlar;
Demokrasi ancak hoşgörünün, anlayışın, empatinin olduğu ortamlarda yaşar ve gelişir. Demokratik olgunluk kültür birikimini, “şiddeti savunmamak ve şiddete karşı sessiz kalmamak kaydıyla her fikre tahammülü” öngörür. Bu sitede bugüne kadar böyle bir ortam olduğunu varsayarak yazılarımı kaleme aldım. Açık konuşayım yazılarıma takdir yazısından çok eleştiri aldım. Bu siteye giren pek çok insanın ezberini bozan yazılar yazdığımın farkındayım. Belki biraz da hassas, duygusal bir yapım var. Hayatım boyunca “düzgün ve saygılı üslup” benim için içerikten daha önemli oldu. Bilgi paylaşıldıkça çoğalan bir kavramdır. Tecrübe ucuza satın alınan pahalı bir değerdir. Burada bunları paylaşmaya, aktarmaya çalıştım. Bir önceki yazım da bu amaçla yazılmıştır. Ne var ki sıradan bir insandan değil, aynı siteyi paylaştığım bir yazar arkadaşımdan, hiç beğenmediğim bir üslupla cevap almak açıkçası beni yıktı. Kendisinin yönelttiği eleştiriye cevap vermek zorunda kaldığım için bu “tekzip” yazısını yazmak zorunda kaldım. Şimdi bana sorabilirsiniz: “Niçin yorumlara cevap vermedin de ayrı bir yazı yazıyorsun?” Vereceğim cevap bir değil birkaç yorum uzunluğunda olduğu için “tekzip”in tamamını bütün bir yazı olarak köşemde yayınlamayı uygun gördüm. Bu zorunluluktan ötürü hepinizden özür diliyorum.
Ayrıca bu yazı vesilesi ile bir şeyden emin olmak için bir şeyi açık açık sizlere sormak istiyor ve yorumlarınızla cevaplarınızı bekliyorum: Eğer yazılarım, düşüncelerim ve eylemlerim sizleri hakikaten gereğinden fazla rahatsız ediyorsa, bu sitede kalarak kimseyi daha fazla üzmek istemiyorum. Yok eğer “yazdıklarının tamamına katılmasak da burada yazmanı isteriz” derseniz bu sitede yazar olarak kalmaya devam edeceğim. Vereceğiniz cevaplar benim için güven oylaması niteliğindedir. Eğer önümüzdeki bir hafta içinde kalmamı isteyenler, gitmemi isteyenlerden fazla çıkarsa kalacağım. Yok, eğer git diyenlerin sayısı fazlaysa sizlerle helalleşip buradan ayrılacağım. Böyle bir yazı yazmak ve kişisel bir sorunumu bu şekilde ifade etmek zorunda kaldığım için hepinizden tekrar özür diliyor ve müsadenizle “tekzip” yazıma geçiyorum:
Muammer Bey; Bugüne kadar seninle aynı siteyi paylaşan ve bu sitede komşu olarak yazı yazan bir arkadaşın olarak belli bir saygı ve üslup içinde ilişkimi sürdürdüm. Dikkat ettiysen bugüne kadar sana hiç sen diye hitap etmemiştim. Çünkü üslup olarak öğrencilerine bile sen değil siz diye hitap eden bir insanım. Bunu Nihat Göksu Beyefendi de çok iyi bilir. Senin son yorumun dışında senin yazına yaptığım yorumlarda bana hiçbir samimiyetimiz olmadığı halde sen diye hitap etmene karşı ben aynı üslubumu devam ettirdim. Şu yaptığın son yorumu sıradan bir okur yapmış olsaydı bu kadar üzülmezdim. NE VAR Kİ BENİ VE NE DEMEK İSTEDİKLERİMİ ANLAMA KAPASİTESİ OLAN BİRİ OLDUĞUNU DÜŞÜNDÜĞÜM BİR YAZAR ARKADAŞIM BU YORUMU YAPINCA İŞ DEĞİŞTİ. Biliyorum şimdi yazacaklarımı da istediğin gibi anlayacaksın, bir faydası olmayacak. Ne var ki Fuzuli’nin dediği gibi “SÖYLESEM FAYDASI YOK, SUSSAM GÖNÜL RAZI DEĞİL”.
Yaptığın yorumda başbakanın icraatlarını kötülemiş, bu ülkenin namuslu ve şerefli başbakanına hakaret etmiş bir insan gibi beni göstermeye çalışıyorsun. Bugüne kadar başbakanın her yaptığı yanlıştır dediğim tek bir yazımı göster, kafamı keseyim. Benim kitabımda eğriye eğri doğruya doğru demek vardır. BAŞBAKANIN YAPTIKLARININ ÇOĞU EĞRİYSE BEN NE YAPAYIM? Bir Türk Milliyetçisi olarak Türk Devlet Töresine senden daha çok bağlıyım. Cumhurbaşkanlığı makamı da, başbakanlık makamı da benim için kutsal makamlardır. Bu makamları işgal eden kişiler de benim için her zaman cumhurbaşkanı ve başbakan olarak kaldıkları sürece saygı değerdir. Ne var ki bu makamları işgal edenlere saygı duymam Abdullah Gül Bey’in de, Recep Tayyip Bey’in de kişiliklerini beğenmemi, onları sevmemi gerektirmiyor. Makamlarını saysam da kişi olarak onlardan nefret ettiğim doğrudur. Bu sitede yaşadığım ilk polemik de İmralı’da yatanın başbakanı tehdit etmesi üzerine yaptığım yoruma laf eden bir arkadaşla olmuştur. Nefret dahi etsem bu ülkenin başbakanını tehdit ettirmem. Çünkü o makam kutsaldır. Senin bana değil BU ADAMI DELİĞE SÜPÜRMEYİN, ONU KULLANIN diyen danışmanlarına kızman gerek. Bundan başka eğer İHH’ya terör örgütü dediğim tek bir cümle varsa yazımda, dediklerini aynen kabul ediyorum. BENİM KİTABIMDA HAMİLE KADINLARI MOLOTOF ATARAK ÖLDÜRENLER, CANLI BOMBAYLA SİVİLLERİ KATLEDENLER, KENDİ KUTSAL DAVALARI İÇİN BAŞKALARININ HAYATINI FEDA ETMEKTEN ÇEKİNMEYENLER, HANGİ KUTSAL AMACA HİZMET EDERLERSE ETSİNLER TERÖRİSTTİRLER. Bu bağlamda bütün dünya PKK’yı da, HAMAS’ı da terör örgütü saymaktadır. Senin HAMAS’ın davasına sempati beslemen bu gerçeği değiştirmez. İşime geldiğimde Allah’ın ayetlerinden bahsetmemden, Hz.Ömer’in sözlerinden bahsetmemden de dem vurmuşsun. MÜSAADE ET DE KİMLERDEN NE REFERANS VERECEĞİME BEN KARAR VEREYİM. AYRICA PAÇAYI KURTARMAK GİBİ BİR DERDİM YOK. BİR AÇIĞIM YOK Kİ PAÇAYI KURTARMAYA ÇALIŞAYIM. O tabirini de hiç beğenmediğimi söyleyeyim. En hafif deyimiyle bu lafını KINIYORUM. Başbakana terörist demek gibi bir amacım yok ama emin ol Recep Tayyip Erdoğan hakkında söyleyecek çok lafım var. Bunları da sakınmadan söyleyecek cesaretim de var. ALLAH’TAN GAYRİ KİMSEDEN DE KORKUM YOK. Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının siyasi görüşlerine asla katılmıyorum. Buna karşılık siyaseten idam edilmelerine karşıyım. Ne var ki buna karşı çıkmam onun ve arkadaşlarının ellerine silah alıp dağa çıkmalarını, Türk askeri ve polisi ile çatışmalarını asla ve asla masum, mazur ve meşru göstermez. KANUNEN SUÇLUDURLAR AMA İDAM EDİLMELERİ YANLIŞTI. Ben de en az onlar kadar ABD emperyalizmine karşıyım ama hiç silah kullanmadım.
Gelelim Ümraniye Davası Hakkında yaptığın değerlendirmelere;
Ümraniye Davası hukuk tarihinde bir ilktir. Çünkü hukuken, siyaseten ve somut olarak varlığı hiçbir şekilde ispatlanamamış bir örgüt hakkında terör örgütü iddiası ile dava açıldı. BİR TERÖR ÖRGÜTÜNÜN İLLEGAL DE OLSA BİR PROGRAMI, BİR AMACI, BİR KURUCUSU, ÜYELERİ VE GERÇEKLEŞTİRMEK İÇİN KAN DÖKTÜĞÜ SOMUT BİR HEDEFİ OLUR. Sen ve senin gibilerin Ergenekon Terör Örgütü diye isimlendirdikleri örgütün varlığı bile bugün hukuken ispatlanmış değildir. Tutuklu olan hiç kimse suçu ispatlanan kadar suçlanamaz. Anasından doğduğu günkü kadar temizdir. Net 21 yıldır, 21 yıl diyorum çünkü 1999 – 2004 arasında terör yoktu, Recep Tayyip Bey’in başbakanlığı sırasında 2004’te yeniden başladı, on binlerce insanın öldüğü, devletin bütünlüğüne kastedildiği, çok boyutlu bir mücadelede elbette yapılan yanlışlar vardır. Ben de devletin elemanlarının her yaptığı doğrudur demedim. Ne var ki şimdiki iktidarın amacı yanlış yapanları cezalandırmak değil, bu bahaneyle muhaliflerini bertaraf etmektir. BAŞBAKANI ELEŞTİREN DÖRT ULUSAL TELEVİZYONUN PATRONLARININ CEZAEVİNDE OLMASI BUNUN EN SOMUT DELİLİDİR. Ergenekon adında sanal, varlığı hukuken ispatlanmamış bir örgütü yerden yere vuranların varlığı tescilli, tüm dünyanın terör örgütü saydığı PKK’nın eylemlerini yazılarında kınamayanlara da benim söyleyecek çok sözüm var. Bu örgüt sadece korucu ailelerine mensup oldukları için ve kitlesel eylemlerde 395 çocuğu öldürmekten çekinmeyen katil bir örgüttür. PKK’nın kurucusunun Ergenekon diye hedef göstermesi gayet normal. Herifin amacı ulusal iradeyi bu bahaneyle zayıflatıp yaptıklarını masum, mazur ve meşru göstermekten ibarettir. Habur’dan gelenler sorgulandığında “pişman mısın?” diye soran hakime “hayır değilim, İmralı’nın iradesiyle geldim” diye terörist cevap verdiğinde hakimin üzerinde hissettiği siyasi baskıyı düşünebiliyor musun?
Seninle gün be gün Güneydoğu’da olanları tartışmaya hazırım. Bu ülkede PKK 27 Kasım 1978’de kuruldu. O gün Türkiye’de 1961 Anayasası’nın getirdiği oldukça demokratik bir ortam da vardı. PKK DEMOKRATİK BİR ORTAMDA KURULDU. Demokrasi ve baskı olmadığı için kurulmadı. Amacı da, kuruluş bildirgelerine bakarsan, MAOİST BİR HALK SAVAŞI İLE Türkiye’yi parçalayıp ayrı bir devlet kurmaktı. Bu ülkede bahsettiğin köy boşaltmaları ve faili meçhuller 1991’e kadar yaşanmadı. Ne zaman 1992’de ülke bölünmenin eşiğine geldi, o şikayet ettiğin olaylar oldu. YANİ ŞİKAYET ETTİKLERİN BİR NEDEN DEĞİL SONUÇTUR. Teknik olarak düşük yoğunluklu mücadelede köy boşaltmak ve boş köyü örgüt kullanmasın diye ortadan kaldırmak doğrudur. Yanlış olan boşaltılan köyde oturanlara yeni evler ve ekonomik imkanlar sağlanmamasıdır. Böyle yapılmaması örgütün tabanını genişletmiştir. Bu yanlışı da söylemekten çekinmedim ve çekinmem. Ne var ki sen ve senin gibi düşünenler de şunu bilmeli ki DEMOKRASİ BİR ÜLKEYİ BÖLMENİN ALT YAPISINI KURACAK KOŞULLARI YERLEŞTİRMENİN PAYANDASI OLAMAZ. BU ÜLKENİN BÖLÜNMESİNE ZEMİN OLUŞTURACAK ALANI VE TABANI OLUŞTURMANIN GEREKÇESİ OLAMAZ. HER DEVLET KENDİ TOPRAK BÜTÜNLÜĞÜNÜ, MİLLİ BÜTÜNLÜĞÜNÜ KORUR. DEVLET KURUM OLARAK HATA YAPMAZ, DEVLETİN MEMURLARI HATA YAPAR. PKK’YLA ORTAK ÇALIŞAN POLİS DE OLABİLİR, ASKER DE, KORUCU DA. BUNLARIN SUÇLARI SABİT GÖRÜLÜRSE YİNE DEVLET ONLARIN CEZASINI HUKUK ÖNÜNDE VERİR. Hiç kimse milliyetçileri, ulusalcıları, vatanın bütünlüğünü, tek milleti, tek devleti, tek vatanı, tek bayrağı savunanları Ergenekoncu diye suçlayamaz. BU HİÇ KİMSENİN NE HAKKIDIR, NE DE HADDİDİR. Ayrıca Ergenekon kelimesini terörle bir tutmak, bilip bilmeden bir milletin tarihine de hakaret etmektir. Ne var ki tek devlet, tek vatan ve tek milleti savunan Recep Tayyip Bey’e buradan sormak istiyorum: Beyefendi, o tek milletin adı ne? Türk Milleti mi? Yoksa başka bir şey mi? Ağzından bir kere doğru dürüst Türk Milleti ifadesi çıkmayan başbakanı sevmem lütfen beklenmesin. Sevmek zorla olmaz.
Şunları bilmeni isterim ki Recep Tayyip Bey’in yüzüne gözüne bulaştırdığı sözüm ona açılım yüzünden İstanbul’da iş yerleri artık insanları işe alırken sadece iş tecrübesini, diplomalarını iş arayanlara sormuyor. Artık sordukları ilk sorulardan biri de “Nerelisin?” Sorusudur. Terörün tavan yaptığı dönemde bile böyle bir şey yoktu. İnsanlar en ufak bir kavgada etnik çatışmanın eşiğine geldi. Farklı etnik kökenlerden gelen aileler içinde tartışmalar başladı. Bunlar AÇILIMIN ŞAHESERLERİDİR (!). BEN TARİH HOCASIYIM. BU FİLMİ ÇOK KERE İZLEDİM. BU HÜKÜMETİN YAPTIĞI AÇILIMLA, 100 – 150 YIL ÖNCEKİ BALKANLARDA YAPILAN “ISLAHATLAR” ARASINDA TEKNİK OLARAK HİÇBİR FARK YOKTUR. SONUÇTA BİR İMPARATORLUK GÖÇTÜ. AMA BU MİLLET HANGİ KÖKTEN GELİRSE GELSİN BÜTÜNLÜĞÜNE, RECEP TAYYİP BEY VE “A KA PE” İKTİDARININ YANLIŞLARINA RAĞMEN, KORUYACAK AZME VE KARARLILIĞA SAHİPTİR. Hamas’taki çocuklar için Taksim Meydanı’nı dolduran ve Osmanlı’ya ihanet eden Şerif Hüseyin’in bayrağı olan Filistin Bayrağını sallayan mümin kardeşlerimiz acaba son üç günde şehit olan 13 evladımız için de aynı şeyi yapacaklar mı? Çok merak ediyorum.
Bu site hiçbir partinin ya da siyasi görüşün gayriresmi organı değildir. Ben siteye her girdiğimde A KA PE’ye ve Recep Tayyip Erdoğan’a methiyeler düzüldüğünü, işgal İstanbul’unun “Mütareke Basını”nın manevi torunu “Müzakere Basını”nın mümtaz temsilcisi, “ZAMAN” içinde “RADİKAL”leşerek “TARAF” olan gazeteleri görmek zorunda da değilim. Bu site her fikirden insanların olduğu çok sesli bir sitededir. Son üç ay hariç bu siteye haber de eklemedim. Ne var ki baktım site A KA PE’nin gayri resmi sitesi haline geldi, ben de haber yollamaya başladım. Açıkçası nasıl sen benim yazılarımdan hoşlanmıyorsan, ben de kamuya açık bir alan olan haberlerde, senin savunduğun siyasi partiyi öven gazete yazılarını görmek istemiyorum. Ama bugüne kadar bu konuda sana tek lafım da olmadı. Madem sen beni bu şekilde eleştiriyorsun, ben de senin bu tavrını şiddetle kınıyorum.
Son olarak şunu ifade etmek istiyorum: Benim için üslup her zaman esastan daha önemli olmuştur. Bir çocuğu bile bir kişilik olarak kabul eder, o çocukla bunun bilinciyle konuşurum. Bir yazı yazarken ya da yazılara yorum yaparken, karşımdaki insanın kişilik haklarına bir yanlışım olmasın diye, kullandığım kelimeleri adeta kuyumcu titizliği ile seçmeye çalışırım. Bilmeden yaptığım yanlışlıklar için de özür dilemesini bilirim. Üzülerek belirtmeliyim ki yaptığın yorumla beni hedef gösteriyor, benimle uygun olmayan üslupla konuşuyor, polemiğe davetiye çıkarıyorsun. Şunu bilmeni isterim ki polemiğe girmeyi sevmem ama MECBUR KALIRSAM POLEMİĞİ ÇOK GÜZEL YAPARIM. HİÇBİR LAFIN ALTINDA KALMAM VE UYGUN ÜSLUPLA LAFIMI DA ESİRGEMEM. Olayı fazla kişiselleştirmek de istemem ama benden hoşlanmadığının farkındayım. Emin ol benim için ne hissediyorsan daha fazlasını ben senin için hissediyorum. Eğer bu sitede belli bir üslubu, seviyeyi koruyarak yazarlığımızı sürdürebileceksek, köşe arkadaşlığı yapabileceksek bu sitede yazmaya devam edeceğim. Bu konuda okurların güvenoyuna başvuracağım, ayrıca Mahmut Bey’le de görüşeceğim. Bir öğretmen olarak bilgilerimi, deneyimlerimi paylaşmak hoşuma gidiyor. Bu sitede böyle bir imkan bulmak da hoş. Ne var ki bütün zamanımı polemikle de geçiremem. Bu siteye giren herkes de benim hakkımda senin gibi düşünüyorlarsa o zaman bu sitede de işim olmaz. Neticede kimseyi rahatsız etmek istemem. Bazı insanlar ezberlerini bozuyorum diye bana kızabilirler. İlk günden beri tavrımı, düşüncelerimi, tuttuğum yolu eğmeden, kıvırmadan dosdoğru ortaya koydum. Biliyorum beni sevmeyen sadece sen değilsin. Ama herkes şunu bilsin ki BİR BÖLÜCÜYLE BİLE, ŞİDDETİ SAVUNMAMASI KARŞILIĞINDA TARTIŞMAK HOŞUMA GİDER. O YÜZDEN YORUM YAPANLARA ÖNCE ÜSLUP DİYORUM. Ne yazık ki seninle bu şekilde muhatap olmak zorunda kaldım. Olmadı Muammer Bey. Yapmayacaktın böyle…Sitedeki arkadaşına çok ayıp ettin. Ne diyeyim? Canın sağolsun L
Sayın hınıs gazetesi camiası birzamanlar hınıs sesi gazetesi çıkaran hüseyin kara vardı şu anda kendisi ameliyat oldu göz ameliyatı yıllarca o bölgelerde hizmet vermiş bir hüseyin karayı neden arayıp hatırıni sormuyorsunuz bumu sizin basın anlayışınız ersin kara