Seçimlere 24 saatten az
bir süre kala mezun öğrencilerimle seçimlerde oy kullanırken göz önüne almaları
gereken ölçütlerin neler olduğuna dair yapmış olduğum bir sohbeti bugün köşemde
yayınlıyorum. Cumhuriyetin kuruluş felsefesine ve değerlerine inanan bir
eğitimci olarak mezun ve oy kullanacak öğrencilerimle gerçekleştiridiğim bu
paylaşımı siz okurlarımla da paylaşmak istedim. 2011 Genel seçimlerinin
memlekete hayırlara vesile olmasını dileyerek paylaşıma geçiyorum: Merhaba Arkadaşlar
Bugün sizlerle aslında yüz yüze görüşerek anlatmak istediğim bir konuda sohbet etmek istiyorum. Türkiye 12 Haziran 2011 Pazar gibi Türkiye’nin önündeki dört yılı doğrudan, en az yirmi yılını da dolaylı etkileyebilecek bir seçime gidiyor. İçinizde seçimde oy kullanma hakkına sahip arkadaşlarımız var. Hemen hemen hepiniz de önümüzdeki 2 – 3 yıl içinde oy kullanma hakkına sahip olacaksınız. Sizleri sadece kuru bilgi vererek üniversiteye hazırlamakla değil, hayata da her yönüyle hazırlamak görevinde olan biz eğitimcilerin sizlerin ve üzerinde yaşadığınız ülkenizin kaderini etkileyecek bir konu olan seçimler hakkında da tercihlerinizi yaparken doğru verilere sahip olmanız konusunda sizleri bilgilendirmek gibi bir vicdani görevimiz olduğu görüşündeyim. Lafı uzatmadan söyleyeyim: Hiçbirinize şu partiye ya da bu partiye oy verin ya da vermeyin diye bir çağrıda bulunmayacağım. Yapmak istediğim sadece neye, nerede, niçin, nasıl, ne zaman, kime oy verdiğini bilmeyen insanların ezici çoğunlukta olduğu ülkemizde neye, nerede, niçin, nasıl, ne zaman, kime oy verdiğini bilen, bu seçimin kendisi ve ülkesi için bir kader seçimi olduğunu bilen yetişkin bireyler olmanızı istediğim siz değerli kardeşlerime, vatandaşlar olarak sizlere bir nebze olsun yardımcı olabilmektir. Unutmayalım: Bakmak ile görmek arasında büyük fark vardır. Herkes bir şeye bakar ama o şeyin ne olduğunu herkes göremez.
Arkadaşlar;
Bu seçime kağıt üzerinde 16 civarında parti ve sayısını hatırlamadığımız kadar çok bağımsız aday giriyor gibi görünse de aslında sadece iki grup bu seçimde yarışmaktadır. Bunlar;
1 – Yeşil Ordu Koalisyonu: Aşırı dinci, Bölücü, Liberal, Sosyalist Koalisyonu,
2 – Kızılelma Koalisyonu: Milliyetçi Sağ ile Ulusalcı Sol.
Türkiye Cumhuriyeti 29 Ekim 1923’te kurulan bir devlettir. Tarihte kurulan 113 ya da 118.devlettir. Sevgili arkadaşlar, devletler anonim şirketler gibi 6 ortak bulunarak bir günde kurulmazlar. Tarihlerin kırılma ya da dönüm noktalarında, tarihsel bir takım olayların sonucunda kurulurlar. Türkiye Cumhuriyeti evrensel bir takım ilkelerin ulusal kalıba dökülmesi sonucu elde edilen Atatürk İlkeleri üzerine kurulmuştur. Bu ilkeler Mustafa Kemal Atatürk’ün şahsi ilkeleri değil evrensel ilkelerdir. Cumhuriyetçilik, Milliyetçilik, Laiklik, Halkçılık, Devletçilik ve Devrimcilik (İnkılapçılık) ilkeleri bu devletin harcıdır. Bu ilkeleri bir partinin amblem olarak alması bu ilkelerin o partiye ait olduğunu göstermez. Her nasılki bir parti amblemine ay yıldızı alabiliyorsa, Türkiye haritasını alıyorsa ve bu simgeler o partinin malı olmuyorlarsa Atatürk İlkeleri de bir partinin tekelinde değildir. Her parti bu ilkeleri içini boşaltmamak kaydıyla farklı yorumlayabilir. Birbirleriyle ilişkili olan bu ilkeler içinde bu devletin temel iki ayağını oluşturan iki ilke vardır ki bunlar Türkiye Cumhuriyeti’nin temel iki kolonudur: Laiklik ve Milliyetçilik
Bu devletin sağ ayağı ulus devlettir. Ulus devlet farklı alt kültür gruplarının, etnik kökenden, mezhepten, inançtan gelen insanların varlığını reddetmez ama bir şeyi reddeder: TÜRKİYE SINIRLARI İÇİNDE TÜRK ULUSUNA DENK İKİNCİ BİR ULUSUN VARLIĞINI REDDEDER. Bu, dünyadaki modern ulus devletlerinin hemen hepsinde böyledir. Ulus devletin amentüsü TEK VATAN, TEK BAYRAK, TEK MİLLET, TEK DEVLETTİR. Kelime – i Şahadeti de NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE özdeyişidir. Bu devletin sol ayağı ise laik devlettir. Amentüsü siyaset, hukuk ve eğitimin inanç değil akıl ve bilim üzerine oturtulmasıdır. Kelime – i Şahadeti de HAYATTA EN HAKİKİ MÜRŞİT (REHBER) İLİMDİR özdeyişidir.
Türkiye Cumhuriyeti’nin 88 yıllık tarihinde bu devletin sağ ve sol ayaklarına farklı farklı kesimlerden saldırılar olmuştu.Sağ ayağa saldıranlar sol ayağa sahip çıkarken, sol ayağa saldıranlar sağ ayağa sahip çıkmışlardı. Ne varki 2002’den itibaren iki ayağa saldıranlar aralarında kutsal ittifak yaptılar. Laik devlet ve ulus devleti savunanları “dinazor, vesayetçi, statükocu” gibi isimlerle yaftaladılar. Devletin bürokrasisinin içine kadar sızmış olan bu güçler devletin temel niteliklerinin önünde engel olarak gördükleri kurumları “vesayetçi kurumlar” diye nitelendirerek başta Türk Silahlı Kuvvetleri”, yüksek yargı ve üniversiteler olmak üzere yıkmaya, yapamazlarsa yıpratıp halkın gözünden düşürmeye çalıştılar. Kamuoyunun gündemini meşgul eden Balyoz ve Ümraniye davalarının perde arkasında bahsetmiş olduğum ve seçimde esas yarışı yapacak olan iki grubun kavgası vardır. Basında ZAMAN içinde RADİKALleşerek TARAF olan gazeteler bahsetmiş olduğum ittifakı ve o ittifakın siyasi parti ve partilerini desteklediler. Öyleki cemaat yanlısı gazetelerde gayrimüslimlere, Allahsız yayın yönetmenlerinin yönettiği gazetelerde türbanlı yazarlara rastlanır oldu. Neticede 9 yılda bu devlet ve millet rotasından çıkartılarak laik devlet ve ulus devlet karakteri zayıflatıldı. Bugün APOCU olmak bir marifet, Ne MUTLU TÜRKÜM DİYENE demek suç haline gelmiştir. Bugün türban takmak sıradan ve olması gereken bir durum, göreceli modern kıyafetle dolaşmak cesaret işi haline gelmiştir. Dağda Mehmetçiğe kurşun sıkanlar törenlerle karşılanırken, dağda PKK’ya karşı çarpışan gazi Mehmetçik Kayseri Valiliğinde azarlanır, komutanı da Silivri’de hapiste yatar hale gelmiştir. Bütün bunlar bir zamanlar hayaldi ama şimdi gerçek olmuştur (!).
İçinizden Türkiye’de son dokuz yılda hiç mi iyi şeyler olmadı diye soranlar olabilir. İçkinin de faydası vardır ama zararı yararından fazla olduğu için günahtır. Bazen öyle bir şey yaparsınızki yaptığınız bütün iylikler sıfırla çarpılır. Öyle güzel bir araba alırsınız ama araba hareket edemez çünkü lastiği patlaktır. Öyle güzel namaz kılarsınızki Allah katında kabul olmaz çünkü abdestin farzlarından birini yapmamışsınızdır. Dolayısıyla Türkiye’nin orta vadede bir Malezya, Endonezya veya Iılımlı İran” olma tehlikesinin olduğu, Fırat nehrinin doğusuna pasaportla seyahat etme ihtimalinin tartışılabildiği, bunları engelleyecek anaysanının temeli olan ilk üç maddesinin değiştirilebilirliğinin başbakan yardımcısı sıfatındaki insanlar tarafından dillendirilebildiği bir ortamda bazıları isterse gökteki ayı yere indirisin, bu vatanın bir metrekaresi için bin canı olsa feda edebilecek insanlar için bunun bir anlamı olamaz.
Arkadaşlar;
Vatanınız evinizdir, milletiniz ailenizdir, kültürünüz paylaştığınız değerlerinizdir. Vatanınızın adı TÜRKİYE, ulusunuzun adı TÜRK ULUSU, kültürünüzün adı TÜRK KÜLTÜRÜDÜR. Bizler bu değerlerle, bu değerler için varız, onları korumak için her türlü fedakarlığı yaparız çünkü onaları kaybedersek bu hayatın bizler için anlamı kalmaz. Dini inancımızı da ancak ve ancak LAİK DEVLET kurallarının işlediği bir ortamda yaşayabiliriz. Laiklik olmadan dini bir yönetim altında farklı mezhep, dini inanç gruplarının bir arada yaşamaları ve modern demokrasinin varlığı söz konusu olamaz. Bu bağlamda sizlerden bir ağabeyiniz, bir büyüğünüz olarak Pazar günü sandığa gittiğinizde LAİK DEVLET ve ULUS DEVLET’in varlığı ve korunması konusunda en az kaypak, en az kötü, en samimi parti ya da partiler hangisi ya da hangileriyse onları desteklemenizi öneriyor, rica ediyorum. Mutlaka gidin oyunuzu kullanın. Bir oy çok şey demektir. İstanbul’da 60 Bin oyla bir milletvekilinin seçilebildiğini, 2004 yılında 13 Milyon 200 Bin oy alan partinin % 42 oy aldığını ama aynı seçimde 12 Milyon kişinin sandığa gitmediğini ya da geçersiz oy kullandığını düşünürsek bir oyun öneminin ne olduğunu daha iyi anlamış oluruz. 4 yılda bir sıradan vatandaşın adam yerine konduğu tek gün seçim günüdür. Oy kullanın ve arkadaşlarınızı da kullanmaya teşvik edin. Bu ülkenin kuruluş felsefesine bağlı, TÜRKÜM DEMEKTEN GOCUNMAYAN, bu ülkenin değerleriyle barışık, Ortadoğu’da 22 ülkenin sınırlarını değiştirme projesi olan BOP’un (Büyük Ortadoğu Projesinin) eş başkanı olmayan, Atatürk Anıtını şerefsizlerin resimleriyle kirletmeyen, dini siyasete alet etmeyen, devletinin ordusu ve kurumlarıyla arası iyi parti veya adaylara destek vermeniz dileğimdir. Ben hangi partiye oy vereceğimi burada söylemeyeceğim ama facebook sayfamı inceleyenler hangi partiye vereceğimi görürler. Gün artık safları netleştirme günüdür. Seçimlerin ulusumuza, vatanımıza hayırlara vesile olmasını diler, hepinizi sevgi ve muhabbetle kucaklarım.
ALLAH TÜRK MİLLETİNİ HER DAİM KORUSUN VE YÜCELTSİN