Ulaşımve iletişim toplumlar için hayati önem taşır. Ekonomik verimlilik, müreffeh yani refah içinde bir yaşam sürmek bu iki alanda yapılan yatırımlara ve onların verimliliğine bağlıdır. Bu bağlamda karayolları ve demiryolları bir ülkenin kan damarları gibidir. O yollarda meydana gelebilecek sürekli bir tıkanma ülkede ya da yolun tıkandığı şehirde kangren tehlikesine yol açabilir. Yollar o kadar stratejik öneme sahiptir ki bir şehri büyük şehir yapan en önemli unsurların başında önemli kara, demir veya deniz yollarının kavşağında olması gelir. Kendi tarihimizden örnek verirsek Ankara’nın milli mücadelenin merkezi ve milli mücadeleden sonra yeni Türk Devleti’nin başkenti olmasının tek bir sebebi vardır: İstanbul’dan Bağdat’a ve Hicaz’a giden ana demiryolu hattının doğuya açılan kısmının son durağı olması.Eğer demiryolu o gün için Sivas’a kadar uzamış olsaydı bugün Türkiye’nin başkenti Sivas’tı, Amasya’ya kadar uzasaydı Amasya’ydı. İşte demiryolunun birşehrin kaderini değiştirmesine en çarpıcı örnek.
Cumhuriyetin ilanından sonra ekonomik refahın, gelişmenin, cumhuriyetin sosyal, siyasal, kültürel, ekonomik devrimlerinin ve devlet otoritesinin yurt geneline yayılmasıiçin demiryolları milli bir mesele olarak ele alındı ve Anadolu “demir ağlarla örülmeye” başlandı.
“Cumhuriyet öncesi dönemde, yabancı şirketlere verilen imtiyazla, onların denetiminde ve ülke dışı ekonomilere, siyasi çıkarlara hizmet eder türde gerçekleştirilen demiryolları, Cumhuriyet sonrası dönemde milli çıkarlar doğrultusunda yapılandırılmış, kendine yeterli "milli ekonomi"nin yaratılmasıamaçlanarak, demiryollarının ülke kaynaklarını harekete geçirmesi hedeflenmiştir. Bu dönemin belirgin özelliği, 1932 ve 1936 yıllarında hazırlanan 1. ve 2. Beş Yıllık Sanayileşme Planlarında, demir-çelik, kömür ve makine gibi temel sanayilere öncelik verilmiş olmasıdır. Bu tür kitlesel yüklerin en ucuz biçimde taşınabilmesi açısından demiryolu yatırımlarına ağırlık verilmiştir. Bu nedenle, demiryolu hatları milli kaynaklara yönlendirilmiş, sanayinin yurt sathına yayılma sürecinde yer seçiminin belirlenmesinde yönlendirici olmuştur. Bu dönemde, tüm olumsuz koşullara karşın, demiryolu yapım ve işletmesi ulusal güçle başarılmıştır.”
İsmet İnönü, 30 Agustos 1930'da Sivas'da yaptığı konuşmada, 1920'de Mustafa Kemal Atatürk'ün riyaseti (başkanlığı) altında toplanan hükümetin ilk programına atıfta bulunarak şunları söylüyordu: "Dünyanın bütün ateşleri başına yağarken, yarınkı mevcudiyeti hazin bir şüphe altında iken, vatandaşlar yalınayak ve sopa ile müstevlilere (istilacılara) karşı koymaya çalışırken, bütün membaları(kaynakları) elinden gitmişken ve hazinesinde bir tek lira yok iken, ilan ettiği ilk programında; Ankara'dan Yahşihan’a kadar şimendifer temdit edeceğini (uzatılacacağını) söylüyordu."
Atatürk de Millet Meclisinin 1 Mart 1922 tarihli toplantısında:
"İktisad hayatının (ekonomik yaşamın) faaliyet ve zindegisi (dirliği) ancak münakale (ulaşım, aktarma) vasıtalarının, yolların, şimendiferlerin (trenlerin) limanların hali ve derecesi ile mütenasiptir (uygundur).
Atatürk de Millet Meclisinin 1 Mart 1922 tarihli toplantısında:
"İktisad hayatının (ekonomik yaşamın) faaliyet ve zindegisi (dirliği) ancak münakale (ulaşım, aktarma) vasıtalarının, yolların, şimendiferlerin (trenlerin) limanların hali ve derecesi ile mütenasiptir (uygundur).
Yine Atatürk aynı tarihlerde gazetelere verdiği demeçte:
"Memleketin bütün merkezleri yekdiğerine az zamanla şimendiferle bağlanacaktır. Mühim maden hazineleri açılacaktır. Memleketimizin baştan nihayete kadar harap manzarasını mamureye tahvil etmekten (imar edilmiş hale dönüştürmekten) ibaret olan gayenin temel taşları her yerde gözleri tesrir edecektir (sevindirecektir)" [1]
"Memleketin bütün merkezleri yekdiğerine az zamanla şimendiferle bağlanacaktır. Mühim maden hazineleri açılacaktır. Memleketimizin baştan nihayete kadar harap manzarasını mamureye tahvil etmekten (imar edilmiş hale dönüştürmekten) ibaret olan gayenin temel taşları her yerde gözleri tesrir edecektir (sevindirecektir)" [1]
Gerçekten de onca kıtlığa, imkansızlıklara rağmen, demiryolu yapımı İkinci Dünya Savaşı'na kadar büyük bir hızla sürdürüldü. Savaş nedeniyle 1940'dan sonra yavaşladı. 1923-1950 yıllarıarasında yapılan 3.578 km.lik demiryolunun 3.208 km.si, 1940 yılına kadar tamamlandı. [2]”
Yukarıdaki bilgiler Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları’nın resmi internet sitesinden alınan bilgilerdir. Yani T.C. Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığına bağlı devletin resmi bir kurumu bunları söylüyor. Bu bakanlığın başında 10 yıldır bulunan Sayın Binali Yıldırım’ın bir başka beyanatı ise şöyledir: “2003 yılından, 2010 yılına kadar 1076 kilometre ana hat inşa ettik. Yıllık ortalamamız 135 kilometre. Şu anda inşası devam eden 1.987 kilometre ana hattımız var.” Yani toplamda 3.063 kilometre demiryolunu AKAPE iktidara memlekete döşemiş ve inşallah döşeyecek. 1923 – 1950 dönemi ise CHP’nin tek parti iktidarı dönemidir. O dönemde “döşenen” demiryolu uzunluğu bugüne kadar AKAPE’nin “döşediklerinin”de, “döşeyeceklerinden” de fazladır. Atatürk’ün vefat ettiği 1938’den 2004’e kadar “döşenen” demiryolu uzunluğu ise toplam Atatürk'ün vefatından sonraki 66 yılda sadece 4.032 km.’dir. [3]
1927'de Kayseri, 1930'da Sivas, 1931'de Malatya, 1933'de Niğde, 1934’te Elazığ, 1935’te Diyarbakır, 1939'da Erzurum demiryolu ağına bağlanmıştır. [4] Erzurum Hınıs’ta oturan bir vatandaş Erzurum üzerinden trenle Ankara’ya 1939 yılında gidebiliyordu. 1930’da demiryolunun Sivas’a ulaşması münasebetiyle törenler yapılmış, pullar bastırılmıştır. “Cumhuriyetimizin ilk yıllarında demiryolu sevdasıherkesi sarmıştı. İşte, demiryolunun önemini, kazandırdıklarını Hariciye Sefi Op. Doktor M. Necdet Bey'in 30 Ağustos 1930'da demiryolunun Sivas'a ulaşması nedeniyle yapılan törendeki konuşma çarpıcı bir biçimde ortaya koyuyor:
"Gözümüz aydın. İşte tren geldi.(.) demiryolu Cumhuriyetin çelik koludur. Artık Sivas hiçbir yere uzak değildir.Şimdi Ankara bize bir günlük yoldur. (.) Bu demirleri toprağın pasını silmek için bu yerlere döşedik. Sarı başaklı ekinleri altına çevirmek için ucuca ekledik. Ankara-Sivas arasını on günden bir güne indiren işte bu demirlerdir. Kurak tarlalarla, kıraç ovalara bolluk ve zenginlik getiren işte bu demirlerdir. Simdi bir lira eden bir rupla tahili yarından sonra beş liraya çıkaracak işte bu demirlerdir. Bu demir değil, altın yoludur. (.) Yol yerin damarıdır. Nabzı çarpmayan toprak kangren olmuş demektir. Toprağın yaşayabilmesi için vücudumuzu saran kan damarları gibi onun vücudunu da yol damarları sarmalıdır. Toprağın nabzı, insanin ki gibi bir dakika durmadan işlemelidir. (.) Bir ekini yetişene kadar su, yetiştikten sonra yol besler." [5]
"Gözümüz aydın. İşte tren geldi.(.) demiryolu Cumhuriyetin çelik koludur. Artık Sivas hiçbir yere uzak değildir.Şimdi Ankara bize bir günlük yoldur. (.) Bu demirleri toprağın pasını silmek için bu yerlere döşedik. Sarı başaklı ekinleri altına çevirmek için ucuca ekledik. Ankara-Sivas arasını on günden bir güne indiren işte bu demirlerdir. Kurak tarlalarla, kıraç ovalara bolluk ve zenginlik getiren işte bu demirlerdir. Simdi bir lira eden bir rupla tahili yarından sonra beş liraya çıkaracak işte bu demirlerdir. Bu demir değil, altın yoludur. (.) Yol yerin damarıdır. Nabzı çarpmayan toprak kangren olmuş demektir. Toprağın yaşayabilmesi için vücudumuzu saran kan damarları gibi onun vücudunu da yol damarları sarmalıdır. Toprağın nabzı, insanin ki gibi bir dakika durmadan işlemelidir. (.) Bir ekini yetişene kadar su, yetiştikten sonra yol besler." [5]
Bütün bu demiryolu yatırımları cumhuriyet Türkiye’sinin o günün şartlarında, yokluklar içinde, kazmayla, kürekle dağlar delinerek, kayalar patlatılarak, alın teriyle, el emeğiyle, göz nuruyla yapılmıştır. Sadece demiryolu yapılmakla kalınmamış, ayrıca yabancıların elindeki demiryolları ve istasyonları bedelleri ödenerek millileştirilmiştir. Bugünkü iktidar ise yaptığı yatırımları krediyle, dış borçla, sıcak parayla gelen kaynakla yapıyor. Ayrıca demiryollarınıözelleştirme programına dahil ediyor. Birinci Beş Yıllık sanayi Planı’nda kurulan KİT’ler özelleştirilerek kaynak sağlanıyor. Babadan kalma, o dönemdeki KİT’ler satılıyor. Hükümetin özelleştirme başarısı olarak ortaya koyduğu Türk Telekom’un daha önce bağlı olduğu PTT idaresi Birinci Plan sayesinde kurulmuştur. Atatürk döneminde ise bırakın özelleştirme gelirini ve dış borcu, baba yadigarı Osmanlı borçlarını ödeyerek o demiryollarını döşedik. Takdir edersiniz ki o dönemde buharlı kara tren vardı, hızlı tren yoktu. Ne var ki Atatürk Türkiye’si ağır sanayiye o kadar önem veriyordu ki demiryolları dışında havacılığa da önem verdi. THY 1933’te ilk seferini Ankara – İstanbul arasında yaptı. İlk yurtdışı seferi de İstanbul – Atina arasında yaptı. Atatürk döneminde Kayseri’de uçak fabrikası açıldı. O fabrikada 185 uçak üretildi ve o uçaklar Hollanda’ya satıldı. Bir sonraki iktidar o fabrikayı traktör fabrikasına çevirdi. İstanbul gibi nüfusu 840 Bin olan, otomobilin son derece az olduğu, göç sorununun olmadığı ve yer üstü tramvay hizmetlerinin olduğuİstanbul’a metro yapılması da o dönemde gerekmiyordu. Bu bakımdan Atatürk dönemi hükümetleri “Neden İstanbul’a Metro yapmadın?” diye suçlamak tarih yazımında anakronizm, halk dilinde ise abesle iştigal olarak adlandırılır.
17 Ağustos 2012 Cuma günü İstanbul’da Kadıköy – Kartal Metrosu açıldı. Cumhuriyet tarihinin en büyük metro hattı hizmete girdi. Her Türk vatandaşı gibi bu hizmete çok sevindik. Hele ki İstanbul’da oturup trafik zulmünü çeken biri olarak şahsen çok sevindim. Ne var ki başbakanın açık açık 10.Yıl marşıüzerinden Atatürk dönemine taş atması, “onlar ne ördü ki, esas biz ördük”demesi son derece garip, komik ve bir o kadar da ayıp bir olaydır. [6] Rakamlar yalan söylemez. Demiryollarınıözelleştiren ve kaynağı bol olan AKAPE’nin ördüğü demiryolları ve döşediği hat uzunluğu, demiryollarını millileştiren, kaynağı kıt ve borç ödeyen Atatürk veİnönü dönemi Cumhuriyet hükümetlerinin ördüğü demiryolları ve döşediği hatlardan yine de daha kısadır. “Ören ve döşeyen” o fakir hükümetlerdir. Zaten Atatürk ile bugünkü siyasetçileri kıyaslamak, Ağrı dağıyla Çalıca tepesini kıyaslamaya benzer. Sayın başbakan zaman zaman bu tür laflar deyip tükürdüğünü yalamak durumunda sık sık kalıyor. BOP eşbaşkanlığı, terörle pazarlık, Kürecik’teki üssün komutasımeselesi bunlara örnek olarak verilebilir. Kendi şahsına sevgim olmasa da işgal ettiği makama duyduğum derin saygıdan ötürü danışmanlarına daha sık danışmasını, danışmanları kendisini yanlış yönlendiriyorsa danışmanlarınıdeğiştirmesini haddim olmadan zat – ı alilerine tavsiye edeceğim.
Bu yazı vesilesiyle Türk - İslam Aleminin mübarek Şeker (yani Ramazan) bayramınıkutlar, bayramın Türk Milleti’ne sağlık ve esenlikler getirmesini Yüce Allah’tan dilerim. Servan Öncel